“Kıyamet, duygusal yönü baskın bir
referans sistemi oluşturur.
Bu sistem içinde karmaşık ve uzun
dönemli meseleler
tek sebepli krizlere indirgenmiş.”
Greg Garrard

Tüm uyarılara rağmen uzun zaman önce saptığımız ve kıyamet senaryolarının öncü belirtileri ile yüzleştiğimiz yol ayrımından dönme gayreti içindeyiz. Daha da önemlisi, tüm bu belirtilerin aslında ne kadar da iç içe olduğunu büyük ölçüde kavrayan bir bilinci belli ölçülerde de olsa edindik. Dönmeye çalıştığımız yol ayrımından sürdürülebilir kalkınmayı güçlü bir şekilde hedefleyen tüm toplumlar, sahip oldukları kaynakların ekonomik, sosyo-kültürel ve ekolojik değişimi şekillendirecek potansiyellerine dayalı hareket etmeye çalışıyor. Sürdürülebilirliğin 17 kalkınma amacının birbirine güçlü bir şekilde bağlanmasını sağlayacak 3 madde ise ülke politika ve projelerinde temel önceliğe sahip su, enerji ve gıda.

Bugün sürdürülebilirliğe dair yaşanan kalkınma sorunlarının birçoğu su krizine dayanmaktadır. Dünyanın su kaynağındaki düzgün ve temiz akışlara dair döngü, insan faaliyetleri sonucu değişmekte. Yerel ölçekten küresel ölçeğe yaşanan sorunlara bağlı su döngüsündeki bozulmanın nedenleri arasında artan nüfus ile yaşanan hızlı kentleşme ve ekonomik faaliyetlere dayalı yoğun kaynak kullanımı, iklim değişikliği ve adaletsiz tüketim yer almakta. Su yönetişiminde sınırlar ötesi ortak politikaların oluşturulması ise ülkelerin ekonomik, yasal ve bölgesel çevre politikaları ile imkânsız hâle getirilmekte. Bu konuda ortaklaştırılmış kazanımlardan hareket edilmediği takdirde su krizinin ciddi şekilde derinleşerek bağlantılı her konu başlığında yönetilemez sorunlara neden olacağı ise aşikâr.

Enerjinin üretiminde önemli bir rol üstlenen su, aynı zamanda geri dönüşüm süreçlerini yine enerji ile tamamlamakta. Diğer taraftan tarımsal üretimin başat bileşeni olan su, gıda üretiminde de dikkatlice değerlendirilmesi gereken bir kaynak. Enerji su ile birlikte gıdanın üretiminin ve erişilebilirliğinin en temel girdisini oluşturuyor. Avrupa’da uzun zamandır nexus yaklaşımı çerçevesinde geliştirilen projeler su-enerji-gıda bağı üzerinden ekosistemlerin bütünlüğünü ele alırken, birbiriyle rekabet eden çıkarları anlamak ve yönetmekle ilgili stratejiler geliştirmekte. Güneş enerjisi şebekeleri gibi teknolojileri ölçeklendirerek nihayet enerji yoksulluğuna son verebilir ve iklim felaketi olasılığını azaltabilir. Rekabette önemli bir başlık oluşturan enerjinin gıda ile olan ilişkisinde biyoçeşitliliği esas alan çok hassas sürdürülebilir yaklaşımlar ise olumsuz arazi kullanım şartlarına sahip coğrafyaları yeşertebilmekte.

Su, enerji ve gıdanın karmaşık ve birbiriyle bağlantılı kullanımları etrafında dönen kavramsal bir yaklaşım olarak nexus için FAO (Food and Agriculture Organization), bağlantı noktasının yönetilmesine yardımcı olabileceği dört çalışma alanı belirlemiştir: Kanıt sunumu, senaryo geliştirmek, müdahale seçeneklerini tasarlayıp değerlendirmek ve çok paydaşlı diyaloğu desteklemek (FAO, 2023). Üst ölçekte pek çok politikanın geliştirilmesine imkân tanıyan bu yaklaşım, çok boyutlu ve çok düzeyli krizlere kolektif bir yanıt için ekonomik, sosyal ve doğal sistemler arasında bir dizi geçiş hedefi sunmakta. Yerelden küresele etkili bir şekilde işleyen yeni bir sosyal sözleşme etrafında inşa edilmiş kolektif eylemlere duyduğumuz ihtiyaca cevap olacak benzer nitelikte pek çok yaklaşıma ve ortaklaştırılmış politikalara ihtiyacımız var.

Nanjing Üniversitesi’nden Xu Chi, “Açıkçası, öngörülen değişimin yol açabileceği potansiyel olarak muazzam sosyal gerilimlere karşı çocuklarımızı korumak için küresel bir yaklaşıma ihtiyacımız olacak” derken, aslında konuya dair tüm hayati kaynakların yönetiminde ortak ağları neden geliştirmemiz gerektiğini bize hatırlatıyor (Watts, 2020).

Ağların, eylemlere zamanı ve mekânı geniş bir bağlamda değerlendiren ve kurumsal düzenlemelerin ötesinde hareket esnekliği sağladığı bir gerçek. Yine de hedeflenenlere ulaşmak için yeterli değil. Global açıdan tüm yerleşimlerin istikrarlı bir iklim sistemine ve sağlıklı ekosisteme ihtiyacı var ve bu idari sınırların ötesinde, tüm kaynakları bütünsel ele alınmasından geçiyor.

Xu Chi, sıcaklığın global ölçekte artışının 30 milyon kişiyi ortalama 29 derecede yaşamaya mecbur bırakırken, bu tür sıcaklıkların 2070 yılına kadar sonuçlarının çok daha korkunç bir hâl almasına neden olacağı öngörüsünde bulunuyor. Sıcaklığın artış yaşanacağı bölgelerdeki nükleer santraller ve dünyanın en tehlikeli patojenlerini bulunduran yedi muhafaza laboratuvarı ciddi bir tehdit oluşturuyor (Cockburn, 2022).

Başka pek çok uzman da iklim krizinin etkilerinin, öngörülenden çok daha kısa bir zamanda son derece güçlü ve çok daha geniş bir coğrafyada hissedileceğine dair panik noktası uyarıları vermekte. Duke Üniversitesi’nden atmosfer bilimcisi Drew Shindell, artık eylem penceresinin yakında kapanacağını ve hatta bizim de şu an bu noktada olduğumuzu belirtiyor; durumun bilinenden daha vahim olduğuna da işaret ediyor (Kolbert, 2020).

Farklı mecralarda takip ettiğimiz tüm açıklamalar ve yayınlar nezdinde konuya dair bilgimizi her geçen gün güncellemeye duyduğumuz ihtiyaçla Spektrum’un 10’uncu sayısının dosya konusunu gıda-enerji-su üçlemesi olarak belirledik. Bireysel ve toplumsal yaşamımızın önemli parçaları olan bu üç başlığın ülkemizde de düne kadar bolluğunun ve kolayca erişilebilirliğinin konforunu, çeşitlenen tüketim tercihleri ile yaşarken, bugün başka bir gerçek ile yüzleşmekteyiz. Dayanıklı olduğunu düşündüğümüz ekosistemlerin kırılganlığına tanıklık ediyor, özellikle içine düştüğümüz krizi nasıl yönetebileceğimizi çözmeye çalışıyoruz. Yine de son teknolojilerden ve onlara ivme kazandıran politikalardan krizin tümüyle çözümüne dair belirleyici olacak bir gelişmeyi yakın zamanda kaydedemeyeceğimiz aşikâr. Konuya dair ölçekler arası ufuk taraması ve en kötü durum senaryoları her ne kadar bu yüzleşmeyi gerçekçi simülasyonlar ile test etmemizi sağlasa da birçoğumuz gelinen son aşamada durumun ciddiyetine dair bilgiyi güncellemekten uzak.

Bu nedenle, Spektrum’un 10’uncu sayısında gıda enerji-su konusunu yine farklı uzman görüşlerinin çeşitlenen başlıkları ile tartışırken, ilgili meselelere biraz daha yakınlaşabilmeyi umuyoruz. Görüşleriyle katkı sunan tüm yazarlarımıza teşekkür ediyor, keyifli okumalar diliyoruz.


Kaynaklar

[1] Cockburn, H. (2022, 1 Ağustos). ‘Climate endgame’: Potential for environmental crisis to end humanity ‘dangerously underexplored’. Independent. 17.08.2023 tarihinde https://www.independent.co.uk/climate-change/news/human-extinction-environment-climatecrisis-b2135820.html adresinden erişilmiştir

[2] FAO (Food and Agriculture Organization of the United Nations) (2023). Water-energy-food nexus. 17.08.2023 tarihinde https://www.fao.org/landwater/water/watergovernance/waterfoodenergynexus/en/ adresinden erişilmiştir.

[3] Garrard, G. (2016). Ekoeleştiri: Ekoloji ve çevre üzerine kültürel tartışmalar (Çev. E. Genç). İstanbul: Kolektif Kitap.

[4] Kolbert, E. (2020, 5 Ekim). Three scenarios for the future of climate change. The New Yorker. 17.08.2023 tarihinde https://www.newyorker.com/news/annals-of-a-warming-planet/threescenarios-for-the-future-of-climate-change adresinden erişilmiştir.

[5] Watts, J. (2020, 5 Mayıs). One billion people will live in insufferable heat within 50 years – study. The Guardian. 17.08.2023 tarihinde https://www.theguardian.com/environment/2020/may/05/onebillion-people-will-live-in-insufferable-heat-within-50-years-study adresinden erişilmiştir.