Şu an okumakta olduğunuz yazı; jüri üyeliklerini Cafer Bozkurt, Nevzat Sayın, Ömer Dabanlı, Armağan Güleç Korumaz, Muharrem Çeken, Nevzat Çevik, Mehmet Uysal’ın yaptığı “Konya Alaeddin Tepesi, II. Kılıçarslan Köşkü ve Kazı Alanı Mimari Fikir Projesi Yarışması” değerlendirmesinde ikinci aşamaya geçen yedi projeden mansiyon ödülü kazanmış olan SRADA ekibinin bir üyesi olarak yarışma sürecini öz görüşlerim ile değerlendireceğim kişisel bir nottur. Yazı SRADA ekibi yarışma proje raporundan faydalanılarak hazırlanmıştır [1].
Konya Büyükşehir Belediyesi tarafından 26.07.2022 tarihinde ilan edilmesi ile süreci başlamış olan yarışma 12 Mart 2023 tarihinde gerçekleşen son jüri toplantısının ardından sonuçlanmıştır. İki aşamalı olarak düzenlenen yarışmaya toplam 47 ekip katılmış, birinci aşamada yarışma alanının kent içindeki konumu, tasarım fikrinin kentsel bağlam içinde irdelenmesi, alandaki doğal ve kültürel katmanların ele alınması ve II. Kılıçarslan Köşkü, İç Kale Surları ve Kazı Alanı için bütünsel bir koruma yaklaşımı geliştirilmesi beklenmiştir. İkinci aşamada ise belirlenen kurgu içerisinde sadece II. Kılıçarslan Köşkü, İç Kale Surları ve Kazı Alanı için geliştirilmiş olan önerinin detaylandırılması ve tasarımın gerçekleştirilmesi durumunda nasıl bir form elde edileceğinin gösterilmesi istenmiştir.
Ekip üyeleri Dr. Ömer Devrim Aksoyak (mimar, ekip temsilcisi), İbrahim Özvariş (mimar, şehir plancısı), Hazel Nacar (mimar), Dilan Özdemir (mimar), Cansel Ceviz (mimar, şehir plancısı), Şebnem Tan (mimarlık bölümü öğrencisi), Ozan Fatih Emül (mimarlık bölümü öğrencisi) tarafından oluşan ve danışmanlıklarını Dr. Özlem Kevseroğlu (peyzaj mimarı), Dr. Necla Dursun (sanat tarihçisi), Dr. Nevra Ertürk (arkeolog), Erdal Özdemir (inşaat mühendisi), Ömür Uzaslan’dan (inşaat mühendisi) oluşan SRADA ekibinin yarışma için hazırladıkları tasarım yaklaşımının belki de ilk adımını “SRADA” kavramının kendisi oluşturmaktadır. Teorik araştırmalar ve saha gezisi ardından belirgin hale gelen bir ifade olarak “SRADA” Farsça bir kelime olan saray, Eski Farsça’da ev manasına gelen “srâda” kelimesinden türemiştir. Daha sonra Türkçe’ye de geçen bu kelimenin dilimizdeki anlamının “hükümdar sarayı” manasına gelen “karşı” olduğunu görmekteyiz [2]. Eski Farsça’da “srâda”, kökeni “ora” olarak kullanıldığı ve “koruma” anlamı taşıdığı, “Farsi konutlarını veya yerleşmelerini” tanımlamak için kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca, bu kelime bazı durumlarda, kervansaray gibi bir çeşit içinde kalıcı ya da geçici ikamet edilen bina türünü belirtmek için de kullanıldığı bilinmektedir [3]. SRADA kavramının ekip için belirgin hale gelmiş olması dahi proje alanının aslında kentin gündelik yaşamının bir parçası halinde ele alınacağını, kentsel ölçekteki akışların doğal bir parçası olarak değerlendirileceğini göstermektedir (Şekil 1).
Analiz verileri ışığında geliştirilen strateji “Kültürel Mirasın Korunması Esaslı Sosyal Entegrasyon ve Çekinik Kentsel Gelişim Stratejisi olarak tanımlanabilecek, alandaki her kültürel miras katmanını gözeten ve korunmasını amaçlayan, alan ve çevresindeki kentsel potansiyellerin ve değerlerin tespit edilerek değerlendirilmesini gözeten, tepenin fiziksel dokusunu da göz önünde bulundurarak kentsel dinamiklerin alanda gündelik hayatın içerisinde deneyimlenmesini sağlayacak şekilde düzenlenmesini sağlayacak bir tasarım stratejisi” olarak tanımlanmıştır. Bu koruma ve gelişme stratejisi ile birlikte Konya’nın kentsel gelişiminde belirleyici olan doğu-batı aksı üzerinde yaya olarak alanın deneyimlenebildiği, motorlu araç trafiğinin yol kesitleri düzenlemesi ile azaltıldığı, kent hafızasında yer etmiş olan fonksiyonların tasarım ilkeleri doğrultusunda yeniden düzenlendiği bir tasarım yaklaşımı ile alanın 4 önemli kentsel akış üzerinde yer aldığı sentez oluşturulmuş ve 4 yaklaşım noktası belirlenmiştir. Bu 4 yaklaşım noktası;
1- Şehitlik girişi: Mevlâna Türbesi ile kurulan güçlü kentsel bağ yürüme deneyimi odaklı geliştirilmiştir.
2- Karatay Medresesi girişi: Saray Köşk yapısı ile birlikte kentsel odak olarak belirlenen alan aynı zamanda kazı alanı ziyaretçi girişi olarak belirlenmiştir. Payitaht Müzesi ile alanın yaya odaklı ilişkisi de bu noktadan kurulması düşünülmüştür.
3- İnce Minareli Medrese girişi: Mevlâna Türbesi doğrultusunda geliştirilen kentsel aksın alanın batısındaki odak noktasıdır.
4- Ankara Caddesi/Zafer Meydanı tarafından yeni düzenlenen park girişi: Alanı Atatürk Caddesi üzerinden tren garına bağlayan bir diğer önemli yaya aksıdır.
Alan içi yürüyüş yolları düzenlenirken, bağlantı ve giriş noktalarının değişen yol formu ile hissettirilmesi amaçlanmıştır. Alandaki tüm yürüyüş yolları eğime paralel olarak kurgulanmış ve kapsayıcı tasarım ilkeleri doğrultusunda erişim kolaylığı sağlanacak şekilde tasarlanmıştır. Kapsayıcı tasarım ilkeleri gereği olarak alandaki tüm önerilen fonksiyonlara düz zemin üzerinden erişim mümkün olacak şekilde tasarım geliştirilmiştir. Alanda araç trafiğinin kesinlikle bulunmaması gerektiği düşünüldüğü için tüm yeni fonksiyon önerileri ve ulaşım bağlantıları (acil durum ulaşımı hariç) yaya odaklı olarak planlanmıştır. Mevcut bisiklet yolları ile entegre edilmiş bisiklet güzergahı düzenlenmesi yapılmıştır. Mevcut tramvay hattı korunmuş ve yaya bağlantıları mevcut istasyonlara göre düzenlenmiştir. Alanı çevreleyen araç yolu 3 şeritten 2 şeride düşürülerek araç trafiğinin yavaşlatılması önerilmiştir. Mevlâna Türbesi aksı bulvar peyzaj düzenlemesi; yaya odaklı olarak tramvay hattı etrafında güvenlik şeridi olarak 1,5m’lik peyzaj düzenlemesi, 5m içinden yürüyüş yolu geçen yumuşak zemin eklenmesi ve yolun her iki tarafında da zemin kat fonksiyonlarının kullanımını arttıracak geniş kaldırım olarak düzenlenmiştir (Şekil 3).
Yürüyüş yollarının kesişim noktaları, tasarım konseptine uygun olarak kare formundaki alanlar ile özelleştirilmiştir. Alanı çevreleyen araç yolları üzerindeki yaya geçitlerinin araçları yavaşlatacak şekilde daha geniş ve yaya kaldırımı seviyesinde yükseltilmiş olarak düzenlenmesi önerilmiştir. Alan içerisinde yeşil alanlarda, alanın ruhuna ve fiziksel karakterine uygun olarak, kentsel hafızadaki devamlılığı sağlamayı amaçlayan tematik bahçeler önerilmiştir (Şekil 4).
Alaeddin Cami’nin mevcut kullanılan girişi, 19.yy’da açılan yan kapıdan sağlanmaktadır. Caminin kuzey cephesindeki Sultan girişi, alan içerisinde önerilen yaya bağlantılarının platform oluşturması ile esas giriş haline getirilmiştir. Caminin kuzeybatı köşesinde yer alan Sultan Girişi platformu yaya akışının nirengi noktası olarak belirlenmiştir. Bu sayede kent hafızasında önemli bir yeri olan Alaeddin Cami’nin ana giriş kapısının alan içerisinde bir nirengi noktası haline gelmesi amaçlanmıştır.
Payitaht Müzesi, Selçuklu Medeniyeti kültür mirası envanterinin sergilenmesi için tasarlanmış bir müzedir ve Karatay Medresesi tarafından alan ile güçlendirilen yaya bağlantısı sayesinde alan ile doğrudan yaya bağlantısı ilişkisi kurgulanmıştır. Payitaht Müzesi ön cephesinde yer alan geniş kentsel boşluk, imar planında belirtildiği şekilde yeşil/doğal zemin arttırılarak yeniden düzenlenmesi önerilmiştir.
Konya şehrinin kültürel, sosyal ve fiziksel durumunun ana belirleyicisi olan tarihsel katmanlaşmanın günümüze hem anlam hem de biçim olarak ulaşmış yapıları ele alındığında öne çıkan yapı Alaeddin Cami ve Kılıçarslan Köşk yapısı olmuştur. Selçuklu Dönemi Saraylar ve Köşkler eserinde de belirtildiği gibi Köşk yapısı “Şehrin ortasında önemli bir höyüğün üstüne inşa edildiği ve her daim göz önünde olduğu için Selçuklu payitahtına gelen bütün seyyahların, araştırmacıların dikkatini çekmiş, ilgi odağı haline gelmiştir” [4].
Köşk yapısı, kentsel gelişim içerisinde yeşil dokusu ve kültürel peyzaj değeri nedeni ile bir “vaha” konumuna gelmiş olan alan içerisinde çeperde yer alan önemli bir nirengi noktasıdır. Kerpiç yapısı nedeni korunması gerekli bir kültürel miras yapısı olan köşk, tasarım stratejisi için öncelikli veri olarak kullanılmıştır. Köşk üzerinde mevcut bulunan yeniden canlandırma çalışmasının alanın ve kültürel miras varlıklarının somut ve somut olmayan değerlerine uygun olmadığı düşünülerek bu uygulamanın kaldırılması önerilmiştir. Bu karar alınırken Aydın ve Yaldız tarafından belirtilen, yeniden canlandırma çalışmasının kültürel mirasa zarar verebileceği yorumu etkili olmuştur [5].
Bu karar ardından, yerinde koruma ilkesi çerçevesinde köşk üzerinde en az müdahale ile korumanın sağlanabileceği hafif ve geçici/kaldırılabilir ahşap strüktür önerilmiştir. “Kültürel mirasın korunması esaslı çekinik kentsel gelişim” stratejisi olarak tanımlanabilecek bu yaklaşım sonucunda eserin korunması esas olarak, aynı zamanda alan içerisinde izlenebilen bir nirengi noktası tanımlanmaktadır. Proje kapsamında belirlenmiş olan koruma stratejisine uygun olarak hem Köşk kalıntısının korunması için bir örtü olarak tasarlanan hem de eserin izlenmesine ve araştırmacılar tarafından incelenmesine yardımcı olan strüktür aynı zamanda alanın yorumlanması çalışması kapsamında üretilen ziyaretçi planının da içerdiği kazı alanı üst örtüsü için de bir başlangıç noktası tanımlamaktadır. Köşk örtüsü UV ve hâkim rüzgâr etkileri düşünülerek biçimlendirilmiştir. Geçici olma özelliği kültürel mirasın çağdaş, evrensel koruma yaklaşımları çerçevesinde düşünülerek malzeme ve taşıyıcı sistem önerisinde belirleyici olmuştur. İki farklı kazı etabı arasında kalan henüz kazılmamış alanın da açılarak rotaya ekleneceği öngörüsüyle, tasarlanan üst örtü kazı alanı boyunca devam edebilecek şekilde tasarlanmıştır.
Alaaddin Tepesinin kentin gündelik yaşantısı içerisindeki yeri hem somut hem de somut olmayan değerler barındırmaktadır. Alanın Konya kentinin geometrik ortasında bulunması de bu değerlere katkı sağlamış olsa da alanda çeşitli dönemlerde yapılan müdahalelerin de kendi içerisinde değerlendirilebilecek önemleri bulunmaktadır. 1954 yılında, alanın somut olmayan değerleri ile kurduğu bağlam ön plana çıkarılmadan tasarlanmış ve inşa edilmiş, dönemin mimari unsurlarını içeren bir bina olan Torrance Binası da bu değerlerden biridir. Her ne kadar sahip olduğu geçmiş fonksiyonlar alanın ruhu ile ilişkisiz olsa da mevcut durumdaki kamusal ve mimari değeri, kaldırılması durumunda alana verebileceği zararlar düşünülerek, alanın kültürel miras kimliğine uygun olan potansiyelinin değerlendirilmesi amacı ile; alanın bellek merkezi olarak kullanılabilecek ziyaretçi merkezi ve sunum salonu olarak işlevlendirilmesi proje kapsamında önerilmiştir. Kazı alanında bulunmuş ve nitelikli olduğu tespit edilmiş eserlerin sergilenebileceği kamusal bir binaya dönüştürülmesi amaçlanmıştır. Kazı alanında insitu olarak sergilenecek eserlere alternatif bir sergileme alanı olarak, büyük ve çevre koşullarından korunması gerekli eserler ve aynı zamanda İnce Minareli Medreseden getirilebilecek eserler bu alanda ziyaretçi ile buluşacaktır (Şekil 6).
Binaya girişin, Kılıçarslan Köşk Kalıntısı ve Alaeddin Cami tarafından gelen aks ile ilişkili olarak kuzey cepheden sağlanması amaçlanmış, bu cephenin mevcut mimari kurguya katılabilmesi için ek giriş saçağı önerisi getirilmiştir. Alanın içerisine araç girmemesi prensibiyle, mevcut durumda otopark olarak kullanılan alan, yeni kullanım önerilerine uygun kültürel bir açık alan olarak tasarlanmıştır. Özellikle çocuklara yönelik etkinlikler kapsamında Şivlilik etkinlikleri için kermes alanı, alanın tarihi değeri ile ilgili pasif sergileme ve bilgilendirme amaçlı etkinlik alanı, sanatsal ve kültürel faaliyetler için sunum ve toplanma alanı, çocuklara yönelik sosyal aktiviteler için buluşma mekânı gibi etkinlikler için Konya Büyükşehir Belediyesi yönetiminde kullanılabilecek bir açık etkinlik alanı olarak düşünülmüştür (Şekil 7).
Alan içerisindeki önemli yapılarından biri olan ancak 20. Yüzyıl başında yıktırılan Eflatun Mescidi, yaklaşık konumu belirlenerek döşeme ve peyzaj izinde gösterilmesi ve tarihi öneminin tekrardan vurgulanması amacı ile tematik bahçe ile zenginleştirilmiş ve peyzaj ile bütünleşmesi amaçlanmıştır. Böylece kent hafızasındaki izlerin takibi ile, tarih hakkında bilgi verme, bilgilendirme, bilinçlendirme sağlanan kültürel bir peyzaj alanı olarak tanımlanması amaçlanmıştır (Şekil 8).
Sonuç olarak tüm yarışma süreci ile ilgili öz değerlendirmem; Konya Büyükşehir Belediyesi’nin bir tasarım yarışması ile çözüm arayışına girmiş olması önemli ve olumlu bir tutumdur. Yarışmanın ikinci etabına kalan projeler incelendiğinde hem idarenin hem de jüri üyelerinin genel olarak alana ve alandaki tüm değerlerin bütüncül olarak korunması gerektiğine yönelik yaklaşımları hissedilmektedir. Yarışmaya katılan ekiplerin projelerinden sadece ikinci aşamaya kalan ekiplerin projelerini detaylı inceleme şansım oldu ve tüm ekiplerin alandaki değerleri, alanın kent içindeki önemini ön plana çıkaran, koruma kullanma dengesini gözeten yaklaşımlar ile sonuç projelerini hazırlamış olmaları oldukça önemli bir tasarım süreci yönetimidir. Diğer taraftan yarışma sonucunda başarılı bulunan projenin idare ile birlikte geliştirilerek uygulanmasının Konya’da uygulanan diğer kamusal mekan projeleri ile birlikte önemli bir değer oluşturacağına inanıyorum.
Proje çalışmaları kapsamında Konya’da bulunulan süre boyunca gözlemlediğim bir diğer durum tüm taşra teşkilatı ve yerel yönetim kurumları arasındaki iş birliğinin oldukça verimli bir şekilde sağlanabiliyor olmasına dairdir. Yarışma süresince ekip olarak verimli çalışmamızı sağlayan bir diğer hususun da oldukça iyi hazırlanmış olan yarışma şartnamesi (ve ekleri) ve şartnameye göre çalışmaları yürüten raportörlük olduğunu belirtmekte fayda var. Süreci yürüten tüm jüri üyelerine ve idare ekibine bir kez de bu yazı vesilesi ile teşekkür etmek isterim. Son bir teşekkür de birlikte çalışma şansı bulduğum proje ekibimiz için; tasarım yarışmaları çok dar zamanda ve farklı tasarım karakterlerine sahip ekip üyeleri ile hazırlanan projelerdir ve herhangi bir tasarım ofisinde hazırlanan herhangi bir projenin hazırlık sürecine göre daha yıpratıcı bir süreçte hazırlanmaktadırlar. SRADA ekibi olarak bireysel becerilerimizi ve bilgilerimizi ortak bir neticede birleştirebildiğimizi görmek gelecek çalışmalar açısından da yüksek motivasyon oluşturmuştur. Alana olan yaklaşımda bir yarışma projesi için riskli sayılabilecek “çekinik” yaklaşımı takip ederek özverili bir şekilde emeklerini sonuç ürüne yansıttıkları için tüm ekip arkadaşlarıma bir kez de bu yazı ile teşekkür etmek isterim. Yeni yarışmalarda yeniden ve heyecanla bir araya gelmek dileğiyle…
Kaynaklar
[1] Konya Alaeddin Tepesi II. Kılıçarslan Köşkü ve Kazı Alanı Mimari Fikir Proje Yarışması- 4. Mansiyon (2023), https://xxi.com.tr/i/konya-alaeddin-tepesi-ii-kilicarslan-kosku-ve-kazi-alani-mimari-fikir-proje-yarismasi-4-mansiyon
[2] “Saray”, (2021). Selçuklu Dönemi Saraylar ve Köşkler, Cilt: 1, Selçuklu Belediyesi Yayını, Konya, s:69
[3] “Srada”, (1975). The Encyclopedia of Islam, Brill Publishers, s:1727
[4] “Konya Sarayı & II. Kılıç Arslan Köşkü”, (2021). Selçuklu Dönemi Saraylar ve Köşkler, Cilt: 1, Selçuklu Belediyesi Yayını, Konya, s:82
[5] Aydın, D. & Yaldız, E. (2022). Palimpsest yer olarak Konya Alâeddin Tepesi; kentsel ve mimari bellek. Journal of Social and Humanities Sciences Research, 9(83), 1066-1084
Akok, M., (1968). “Konya’da Alâeddin Köşkü, Selçuklu Saray ve Köşkleri”, Türk Etnografya Dergisi, Sayı XI, Türk Tarih Kurumu Yayını, Ankara, s:47-73
Ertekin M., Çorbacı Ö. L. (2018). Konya’nın Endemik Bitkilerinin Şifa Bahçeleri Tasarımlarında Kullanım Olanakları. Proceedings from Internatinol Green Capital Congress, Konya, Türkiye
Önder, M., (1971). Mevlânâ Şehri Konya, Ankara: Güven Matbaası
“Konya”, (1982). Yurt Ansiklopedisi, Cilt: 7, İstanbul: Anadolu Yayıncılık, s:5097- 5277
Önge, M., (2011). Conservation Of Cultural Heritage On Alaeddin Hill In Konya From The 19th Century To Present Day, Doktora Tezi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsü, Ankara, s:43
Sakaoğlu, S., (1987). “Alaettin Tepesi’nden Hatıralar”, Akademik Sayfalar, Cilt:17, Sayı:16, s:244-249