Doğa ErdemBy Doğa Erdem|22 Minutes

2022 yılında Eylül ayına merhaba derken, Berlin’e adım atmanın heyecanıyla doluyduk. Berlin; tarihi, kültürel ve sanatsal zenginlikleriyle ünlü bir şehir olmanın yanı sıra dinamik atmosferiyle de dikkat çeken bir yer. Gezi ile Berlin’in eşsiz mimari yapılarını keşfederken, tarihin izlerini sürecek ve şehrin canlı kültürüne dâhil olacağız. Modern metropolün yanı sıra tarihi mekanlar ve parklarla dolu olan bu şehir, her ziyaretçiye benzersiz bir deneyim sunuyor. Eylül ayının güzel havası ve Berlin’in enerjik atmosferi, bizi unutulmaz bir yolculuğa çıkarmaya hazırlanıyor. Berlin, bizim için yeni maceraların, keşiflerin ve anıların başladığı yer olacak.

Fotoğraflar. Berlin (Doğa Erdem arşivinden, 2022)

2.09.2022/1. Gün

Şehre adım attığımızda, hafif esen rüzgâr ve hâlâ sıcak bir yaz havası bizi karşıladı. Berlin’in canlı enerjisi, sokaklardaki hareketlilik ve çeşitlilik hemen dikkatimizi çekti. Bu büyüleyici şehre olan merak ve heyecan, her anlamda tatmin edici bir keşif deneyimi için bizi bekliyordu. Eylül ayının büyüsüyle birlikte, geçmişin izlerini sürerken aynı zamanda geleceğe yönelik yenilikçi bir enerji hissedebilirsiniz. Alışılmadık bir uyum içinde, çağdaş mimari ve tarihi yapılar yan yana dururken, sokakların köşelerinde sanat ve kültürün canlılığı sizi sarmalamaktadır.

Fotoğraflar. Berlin (Doğa Erdem arşivinden, 2022)

Berlin’in Merkezinde Doğanın Kalbinde: Tiergarten

Tiergarten Parkı, Berlin’in kalbinde büyülü bir doğal dünya gibi. Tiergarten’a adım attığınız anda sizi büyüleyen bir doğal güzellikle karşılaşırsınız. Yeşilliklerle çevrili geniş bir alanda ilerlerken, büyük ağaçların gölgesinde yürüdüğünüzü hissedersiniz. Rüzgarın hafif esintisi, yaprakların hışırtısı ve kuşların cıvıltısı, parkın içinde size huzur ve dinginlik verir.

Yürüyüş yolları, düzenli bir şekilde parkın içinden geçer ve size yol gösterir. Her adımda, çimenlerin üzerindeki rengarenk çiçekler ve açık yeşil tonlardaki ağaçlar gözünüze çarpar. Sanki bir doğa resmi içinde yürüyormuşsunuz hissi uyandırır. Tiergarten’in ortasında, geniş bir gölet sizi karşılar. Su, gökyüzünün mavi tonlarıyla bütünleşmiş gibidir. Gölette yüzen ördekler ve kuğular, sessiz bir şekilde suyun üzerinde süzülürken, huzurlu bir manzara sunarlar. Parkın derinliklerine doğru daha da ilerledikçe, bu sefer sizi kucaklayan ormanın gizemidir. Yüksek ağaçların arasında yürürken, güneş ışıkları yaprakların arasından süzülerek, yerde dans eder.

Tiergarten, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda tarihi anıtlarıyla da dikkat çeker. Bismarck Anıtı’nın heybetli görüntüsü, parkın içinde yükselirken, tarihin izlerini hatırlatır. Yeşillikler arasındaki bu tarihi anıt, zamanın durduğu bir noktayı temsil eder. Tiergarten’in merkezinde ise Siegessäule (Zafer Sütunu) gururla yükselir. Yüksekliği ve zarif tasarımıyla gökyüzüne doğru uzanırken, parkın kalbinde bir simge olur.

Tiergarten, Berlin’in doğal bir hazinesi ve huzurun kalbidir. Parkın içinde yürürken, doğanın güzellikleriyle bütünleşirsiniz. Burada zamanın akışı yavaşlar; stressiz bir ortamda dinlenme ve keyif alma imkânı bulursunuz. Park, şehir hayatının karmaşasından uzaklaşmak ve doğayla iç içe olmak isteyen herkes için vazgeçilmez bir noktadır.

Fotoğraf 1: Tiergarten, gölette tekne turu, Fotoğraf 2: Tiergarten, gölette yüzen kuğular, Fotoğraf 3: Tiergarten, parkın içinden manzara, Fotoğraf 4: Siegessäule (Zafer Sütunu), Fotoğraflar. Tiergarten Parkı (İrem Nur Uzman arşivinden, 2022)

Tiergarten’dan Berlin Filarmoni Binasına Yürüyüş: Yeşilden Müziğe İlham Veren Bir Rota

Yürüyüşümüzü sürdürdükçe, Berlin Filarmoni binasının heybetli siluetini görmeye başlıyoruz. Yeşilin kucakladığı yürüyüş yolları bizi Berlin Filarmoni’ye götürmek üzere davet ediyor.

Berlin Filarmoni’nin çarpıcı görüntüsü, yavaş yavaş karşımıza çıktığında içimizde bir heyecan dalgası oluştu. Modern bir tarza sahip ve camdan oluşan bu muhteşem bina, kendini gökyüzüne yükselten bir sanat eseriydi. Her bir cephesi, benzersiz bir geometriyle şekillenmişti ve yansımalarıyla çevreye büyüleyici bir etki sunuyordu. Berlin Filarmoni’nin merdivenlerine çıktığımızda, kendimizi modernizmin ve sanatın sınırsızlığıyla sarılmış gibi hissettik. Binanın içindeki ışık oyunları, cam duvarların ardında yükselen orkestra salonunun sırlarını gözler önüne seriyordu.

Tiergarten’dan Berlin Filarmoni’ye yürüyüş rotası esnasında karşılaşılan silüetler, Fotoğraflar. Berlin Filarmoni Binası, Hans Scharoun (İrem Nur Uzman arşivinden, 2022)

Berlin Filarmoni: Müzikal Mükemmeliyetin Evrensel Merkezi

Berlin, dünya çapında müzik tutkunları için önemli bir merkez olup, Berlin Filarmoni bu müzikal şehrin zenginliğini taçlandıran bir simge. Orkestranın evi olarak Filarmoni Salonu, üstün akustiği ve modern mimarisiyle ön plana çıkmaktadır.

Binanın dış cephesi, cam ve çelikle kaplı bir kubbe şeklinde yükselir. Şeffaf ve parlak yüzeyler, güneşin ışığıyla oynamaya başlar ve çevredeki doğal ortama mükemmel bir şekilde uyum sağlar. Binanın yuvarlak hatları, zarif bir sadelikle birleşerek, dikkatleri üzerine çeker ve modernizmin gücünü simgeler. Filarmoni’nin iç mekânı da aynı etkileyicilikte tasarlanmıştır. Geniş ve ferah bir fuaye alanı, ziyaretçileri karşılar ve modern sanat eserleriyle süslenmiş duvarları, estetik bir atmosfer yaratır. Camdan asansörler, yüksek katlara kolayca ulaşmayı sağlar ve binanın içindeki hareketliliği hissettirir. Orkestra salonuna adım attığımızda, tüm bu ayrıcalıklı mekânsal peyzajın içinde kendimizi muhteşem bir akustik dünyanın içinde bulduk. Ahşap panellerle kaplı duvarlar, sesin mükemmel bir şekilde yansımasını sağlarken, odaklanmış ışıklandırma, müzisyenlerin sahnedeki her hareketini net bir şekilde görmemize imkân veriyordu.

Berlin Filarmoni’nin büyüleyici konserini deneyimledikten sonra, müziğin büyüsü hala etrafınızı sarmışken, filarmoniden ayrılıyoruz. Berlin’in kalbindeki bu geziden aldığımız ilhamla, şehrin kültürel ve tarihi zenginliklerini keşfetmek için bir sonraki maceraya hazır hissederek günü Berlin’in büyüleyici atmosferinde noktalıyoruz.

Fotoğraflar. Berlin Filarmoni Binası, Cephe Detayı (İrem Nur Uzman arşivinden, 2022)
Fotoğraf 1: Berlin Filarmoni binası, ana giriş, Fotoğraf 2: Berlin Filarmoni binası, giriş meydanı
Fotoğraf 3: Berlin Filarmoni binası, dış cephe, Fotoğraf 4: Berlin Filarmoni binası, orkestra salonu, Fotoğraf 5: Berlin Filarmoni binası, iç mekân, Fotoğraflar. Berlin Filarmoni Binası, Hans Scharoun (Doğa Erdem arşivinden, 2022)

3.09.2022/2. Gün

Yokluk-Yitirmiştik-Bellek: Berlin Yahudi Müzesi

Sokakların, binaların ve anıtların izinde geçmişe adım atarak başladığımız günün sabahı, bir yolculuk olarak bedenimizi ve zihnimizi harekete geçirirken, Yahudi Müzesi’ne yaklaştıkça bizi daha derin düşüncelere sürükler. Yahudi Müzesi’ne doğru yürürken, yol üzerindeki anıtlar, heykeller ve anma levhaları geçmişin hatırasını canlı tutuyordu. Bunlar, soykırımın kurbanlarını anmak ve gelecek nesillere hatırlatmak için inşa edilmiş anıtlardı. Bu duraklar, yürüyüşümüzü daha anlamlı hale getirdi ve tarihle bağ kurmamıza yardımcı oldu.

Nihayet Yahudi Müzesi’nin önüne geldiğimizde, müzenin girişinde bizi karşılayan büyük ve modern yapının göz alıcı tasarımı, soykırımın ve ayrımcılığın acımasızlığını yansıtıyordu.

Binanın dış cephesi, keskin hatları ve zikzaklı geçitleriyle dikkat çeker. Gri renkteki yıkık, kırık geometrisi, tarihsel travmaların acımasızlığını sembolize eder. İçeri girdiğinizde, dar koridorlar ve karanlık geçitler, soykırımdan sağ kurtulanların sıkışmışlık ve korku dolu deneyimlerini anlatıyor. Müzede dolaştıkça, her bir oda size farklı hikayeler aktarmakta. İç mekanlar, karmaşık ve labirent gibi dizayn edilmiş ve adeta geçmişin karmaşasını hissetmenizi sağlıyor. Sergilenen eserler, anma ve anlama yoluyla soykırımın dehşetini aktarırken; fotoğraflar, kişisel eşyalar ve anlatılar, ıskarta hayatların hikayelerini canlandırmaktadır. Müzenin en etkileyici bölümlerinden biri, Holokost Kulesi’dir. Kuleye tırmandığınızda, yüksekliğin ve sessizliğin sizi sarıp sarmaladığını hissedersiniz. Bu sessizlik, soykırımın yıkıcılığını ve kayıpların acısını vurgular.

Berlin Yahudi Müzesi, mimari ve içerik bakımından benzersiz bir deneyim sunar. Bu yapı, soykırımın karanlık geçmişini, anma ve anlayışla çağdaş bir şekilde aktarır. Ziyaretçileri, derin düşüncelere sevk eden ve insanlığın ne kadar kötüye gidebileceğini sorgulatan bir yolculuğa çıkarıyor, aynı zamanda insanlığın umudunu ve direncini de yansıtıyor. Berlin Yahudi Müzesi, geçmişin acılarını hatırlatmanın yanı sıra, toplumsal hoşgörü ve insanlık değerlerine vurgu yaparak barış ve hoşgörü mesajını iletmek için etkileyici bir mekân olarak ön plana çıkıyor.

Fotoğraflar. Berlin Yahudi Müzesi, Daniel Libeskind, Cephe Detayı (Doğa Erdem arşivinden, 2022)
Fotoğraflar. Berlin Yahudi Müzesi, Daniel Libeskind, Holokost Kulesi (Doğa Erdem arşivinden, 2022)
Fotoğraflar. Berlin Yahudi Müzesi, Daniel Libeskind, Sürgün Bahçesi (Doğa Erdem arşivinden, 2022).

Modern Sanatın Yaratıcı ve Dinamik Yuvası: Akademie der Künste

Akademie der Künste’nin modern sanat sergilerine adım attığımızda, hemen atmosferin yaratıcı bir enerjiyle dolu olduğunu hissettik. Sergilenen eserler, farklı medya ve disiplinlerden gelen sanatçıların özgün bakış açılarını yansıtıyordu. Resimler, heykeller, enstalasyonlar, fotoğraflar ve daha birçok sanat eseri, ziyaretçilere çeşitlilik ve yenilik sunuyordu.

Akademie der Künste’deki sergiler, sadece çağdaş sanatı keşfetmekle kalmıyor, aynı zamanda sanatçıların güncel konulara ve toplumsal meselelere nasıl yaklaştığını da gösteriyor. Sanatın gücüyle derin düşüncelere dalmak ve farklı bakış açılarını deneyimlemek, bu sergilerin en önemli özelliklerinden biriydi.

Mies’in Minimalist Harikası: Neue Nationalgalerie

Binanın dış cephesi, cam ve çelikle kaplı keskin hatlarıyla hemen dikkat çeker. Temiz çizgiler, basit geometrik formlar ve asimetrik düzenlemeler, modernizmin estetiğini en iyi şekilde yansıtır. Binanın açık ve aydınlık iç mekânı, minimalizmin ve işlevselliğin ön planda olduğunu gösterir.

Neue Nationalgalerie’nin basamaklarını çıktıktan sonra, geniş fuaye alanı bizi karşılıyor. Burada, sergiler öncesi veya sonrası dinlenmek ve sanat hakkında düşüncelere dalabilmek için rahat oturma alanları bulunuyor. Fuaye alanının yüksek tavanları, ferah bir atmosfer yaratırken, büyük cam pencerelerden gelen doğal ışık, sergilenen eserlere mükemmel bir aydınlatma sağlıyor. Sergi salonlarına ilerlediğimizde, modern sanatın önemli eserleriyle karşılaşıyoruz. Ressamlar, heykeltıraşlar ve diğer sanatçılar tarafından yaratılan eserler, büyüleyici bir çeşitlilik sunar. Renkli tuvaller, soyut kompozisyonlar, deneysel enstalasyonlar ve heykeller, ziyaretçileri adeta bir sanat yolculuğuna çıkarıyor. İç mekân, eserlere odaklanmayı kolaylaştıran minimalist bir tasarıma sahiptir. Beyaz duvarlar, sergilenen eserleri ön plana çıkarırken, basit ve şık sergi düzenlemesi, her eserin özgünlüğünü vurgular. Salonlardaki sessizlik, sanata saygıyı ve düşünceleri derinleştirmeyi teşvik ettiğini bizzat ziyaretinizle deneyimliyorsunuz.

Neue Nationalgalerie, modern sanatın gücünü ve etkisini hissettiren bir mekandır. Ludwig Mies van der Rohe’nin ikonik tasarımı, bina ile sergilenen eserler arasında bir uyum yaratır. Bu müzenin, modern sanatın evrensel dilini keşfetmek ve sanatın yaratıcı gücünü deneyimlemek isteyen ziyaretçilere uzun yıllar ilham vereceğini söylemek hiç de zor değil.

Fotoğraf 1: Meydan, Fotoğraf 2: Avlu, Fotoğraf 3: Fuaye alanı, Fotoğraflar. Neue Nationalgalerie, Ludwig Mies van der Rohe (İrem Nur Uzman arşivinden, 2022)
Fotoğraflar. Neue Nationalgalerie, sergi salonları (Doğa Erdem arşivinden, 2022)

Şehrin Akışkan Kalbi: Spree Nehri

Güneşin batışının kızıla boyadığı gökyüzü, nehir suyuna yansıdığında ortaya eşsiz bir manzara çıkarken, Berlin’in başka bir yüzü ile karşılaşırsınız; yavaşça ilerleyen tekneler, suyun üzerinde dans eden ışıklarla birlikte büyülü bir gösteriyi şehrin manzarasına cömertçe eklemektedir. Nehir kıyısında yürüyüş yaparken kendinizi aniden rahatlamış hissedersiniz. Spree Nehri’nin sakin sularının yanında oturarak, günün yorgunluğunu atabilir ve sessizliğin keyfini çıkarabilirsiniz. İşte böyle bir an, ruhunuzu dinlendirirken aynı zamanda yeni umutlarla dolmanızı sağlar. Spree Nehri’nde akşamüstü vakit geçirmek, günü bu büyülü mekanda tamamlamanın en tatlı yollarından biridir.

Biz de öyle yaptık.

4.09.2022/3. Gün

Kültürün Ana Arteri: Unter den Linden

Sabah erken saatlerde Unter den Linden caddesine adım attıp, hafif esen rüzgarın size enerji verdiğini hissederek güne başlıyoruz.

Unter den Linden’de, tarihin nefes aldığı bir dünyaymış gibi hissedersiniz. Bu muhteşem cadde, tarihi binaların ve ağaçların sıralandığı bir yolculuktur. İhtişamı ve zarafetiyle göz kamaştıran yapılar, size geçmişin büyüsünü yaşatır. Cadde boyunca yürürken, soluksuz bir tarih yolculuğuna çıkarsınız. Heybetli binaların gölgesinde yürüdüğünüzde, adeta geçmişin büyüsüne kapılırsınız. Tarihi dokusu ve etkileyici mimarisiyle Berlin Katedrali, gökyüzüne yükselen kubbesiyle size selam verirken Eski Ulusal Galeri’nin heykelleri ve sanat eserleri, size sanatın büyüsünü hissettirir.

Unter den Linden’in büyülü atmosferi, Brandenburg Kapısı’nın göz alıcı görüntüsüyle doruk noktasına ulaşır. Bu ikonik yapı, caddeye hakim bir şekilde yükselirken, büyüleyici güzelliğiyle tüm dikkatleri üzerine çeker. Parlak beyaz sütunları, zarafeti ve ihtişamıyla gözleri büyüler. Kapının önünde durduğunuzda, geçmişin yankılarını hissedersiniz. Geçmişte Berlin’in bölünmüşlüğünü simgelerken, bugün birleşmiş bir şehrin gücünü temsil eder. Bu anlamlı yapıyı görmek, size Berlin’in tarihini ve değişimini anlatır.

Unter den Linden’de vakit geçirirken, kafelerin, restoranların ve butiklerin cazibesine kapılabilirsiniz. Lezzetli bir kahve eşliğinde, sıcak bir atmosferde dinlenebilir ve çevrenin keyfini çıkarabilirsiniz. Cadde boyunca dolaşırken, yeşilin ve çiçeklerin arasında huzur bulabilirsiniz.

Cadde boyunca ilerlerken, tarihin izlerini takip eden adımlarınızla Berlin’in derinliklerine doğru yol alırsınız.Yeşil ağaçlarla çevrili caddede yürürken, tarih kokan binalar ve anıtlar sizi karşılar. Cadde üzerinde ilerledikçe, atmosfer huzur ve saygıyla yüklüdür. Yavaş yavaş, kalabalıktan uzaklaşırken sessizliğin kucakladığı bir alanın içine adım atarsınız: Yahudi Anıtı

Berlin’in Göz Kamaştıran Sahnesi: Yahudi Anıtı

Karanlık bir bulutun üzerinde duran gibi duran devasa beton bloklar… Berlin’in ortasında yükselen anıtsal bir yapı, Yahudi Anıtı. Berlin’deki Yahudi Anıtı, sinematik bir anlatıma sahip büyüleyici bir sahnedir. Beton blokların yükseldiği, ışığın oynadığı ve duyguların yankılandığı bu mekân, soykırımın korkunç gerçeğini hissettirir.

Alan, büyük bir kare şeklinde olup, farklı yüksekliklere sahip 2.711 beton bloktan oluşur. Bu blokların boşlukları ve boyutları, gelenlere içinde kayboldukları bir labirent hissini verir. Blokların eğimi, alçalır ve yükselir, böylece blokların içine doğru atmosfer daha da etkileyici hale gelir. Işık, dar geçitlerin aralarından süzülerek korku hissini uyandırır. Görsel efektler, zaman zaman görünen siluetleriyle anıtın içindeki geçmişin ruhu gerçeğe dönüşür. Anıt adeta etrafında dolaşan insanların duygusal profilleri ile tamamlanmaktadır. Yüz ifadeleri ciddiyet ve hüzünle doludur. Duygusal anların tamamında gözlere yansıyan acı ve saygıdır. Arkada yükselen duvarın üzerine çıkan çiçekler, yakılmış mumlar ve anma notları, geçmiş hatıralar ve onurlandırma ayinleridir.

Ve sahne, geceyle sona erer.

Fotoğraflar: Katledilen Avrupalı Yahudiler Anıtı, Peter Eisenman (İrem Nur Uzman arşivinden, 2022)

5.09.2022/4. Gün

Berlin Duvarı’nın Renkli Mirası: East Side Gallery

Berlin’in kalbinde tarih ve sanatın buluştuğu bir yer olan East Side Gallery, duvar resimleriyle süslenmiş tarihi Berlin Duvarı’nın en ünlü bölümüdür. Geziye başladığınızda, renkli ve etkileyici duvar resimlerinin sizi karşıladığı bu benzersiz yerde bir zaman yolculuğuna çıkarsınız. İnsanların özgürlüğü, barışı ve birleşmeyi simgeleyen birçok duvar resmi, duygu ve ifade dolu anlamlarıyla sizi sarar. Büyük boyutlarda sergilenen bu eserler, duvarın beton yüzeyinde canlı renklerle hayat bulur. Her adımda, duvar resimlerinin büyüsüne kapılırsınız. Siyasi mesajlar, tarihi olayların anıları ve sanatçıların yaratıcılığı, sizi derinden etkiler. Berlin Duvarı’nın geçmişi ve Almanya’nın bölünmüşlüğü hakkında düşünceye dalarken, aynı zamanda sanatın gücünü ve ifade özgürlüğünün önemini de hissedersiniz.

Fotoğraflar: East Side Gallery, Duvar resimleri (İrem Nur Uzman arşivinden, 2022)
Fotoğraflar: East Side Gallery, Duvar resimleri (Doğa Erdem arşivinden, 2022)

East Side Gallery, sadece görsel bir şölen sunmakla kalmaz, aynı zamanda atmosferiyle de büyüler. Nehir kenarındaki konumu, suyun sakin akışı ve arkasında yükselen modern binalar, duvar resimlerinin etrafında bir sahne oluşturur. Burada yürürken, yankılanan adımlarınız ve sanat eserlerinin hikayeleri arasında kaybolursunuz. Gezi boyunca ziyaretçilerle birlikte ilerlerken, her bir resim, kendine özgü bir anlatıma sahip olduğu için herkesin üzerinde farklı duygular uyandırır.

East Side Gallery, Berlin’in tarihine dokunmak, sanatın gücünü hissetmek ve insanların özgürlük arzusunu keşfetmek için benzersiz bir yerdir. Bu duvar resimleri, bir zamanlar bölünmüş bir şehirde yaşanan acıları hatırlatırken aynı zamanda umut ve birleşmenin sembolü rolünü üstlenmektedir. East Side Gallery’yi gezerken, tarihin izlerini takip ederken ve sanatın büyüsüne kapılırken, Berlin’in ruhunu derinden hissedersiniz.

Müze Adası: Tarihin Dokunduğu Bir Mekân

Berlin’in karmaşık sokaklarında gezinirken, bir anda hafif bir müzik eşlik etmeye başlar, ayaklar Müze Adasına yönlenir.

Adanın ortasında yer alan Alte Nationalgalerie, kahraman bir şekilde yükselirken, süslü sütunlarından ışık oyunları meydana gelir. Bu noktadan sonra Pergamon Müzesi’nin etkileyici cephesine doğru hızla ilerlenir. Büyük kapısına yaklaştıkça, eski uygarlıkların hayaletlerini önüne katan heykeller, muhteşem detaylara rehberlik eder. Antik heykeller, tapınakların rekonstrüksiyonlarını ve mistik cenneti kusursuz bir şekilde yansıtmaktadır. Müze Adasında gezinti sürerken, Neues Museum’un kapısına yaklaşılır. İçeriğe girildiğinde, eski Mısır’dan korunan değerli eserler, mumyalar ve antik hikâyelerle dolu galeriler ziyaretçileri karşılar. Tarihin hikayelerini yakalamak için anıları araştırırken, ışık ve gölge oyunları duygusal bir atmosfer ile ziyaretçileri uğurlamaktadır.

Gözler, Berlin Dom’un yükselen kubbelerine çevrilir.

Müze Adası, tarihin ve mimarinin sinematografik bir dansını konumlandırır. Gelenler, her bir yapıyı kendine özgü ayrıntılarla yakalar ve sahip olduklarıyla geçmişin yapısını hissettirir. Bu adada gezenler, tarihle dolu bir filmdeymiş gibi etkilenir. Tarih, sanat ve mimarinin toplu birlikteliği, ziyaretçileri büyülerken, Berlin’in zengin kültürel görünümüne saygı duruşunda bulunmaya davet oluşturur.

Fotoğraf 1: Spree Nehri’nden Berlin Dom’a bakış, Fotoğraf 2: Alte Nationalgalerie, Fotoğraf 3: James Simon Galerie cephesinin su ile oyunu
Fotoğraf 4-5: James Simon Galerie ve Neues Museum’un bütünleşmesi, Fotoğraf 6:James Simon Galerie, kamusal alanı
Fotoğraf 7: James Simon Galerie ve Neues Museum’un birleşimi Fotoğraf 8: James Simon Galerie, meydan, Fotoğraflar: Müze Adası (Doğa Erdem arşivinden, 2022)

Berlin Bira Festivali

Berlin Bira Festivali, her yıl binlerce insanı Berlin’in sokaklarında birleştirir ve coşkulu bir kutlama havası yaratır. Festival, ünlü Karl-Marx-Allee caddesinde gerçekleşir ve birçok bira tezgahı ile birlikte sahne sıralanır.

Berlin Bira Festivali, sadece biraların tadını deneyimlemenize fırsat yaratmaz, aynı zamanda canlı müzik, dans gösterileri ve eğlenceli etkinliklerle de doludur. Sahne, yerel ve uluslararası sanatçıların performanslarına ev sahipliği yapar. Bavul davulları, müzik grupları ve dansçılar, festivalin enerjisini yükseltir ve katılımcıları coşkulu bir atmosferin içine çeker.

Günü Berlin’in kültürünü, lezzetlerini ve eğlencesini bir arada deneyimlemek isteyenlerle, bu coşkulu festivalde buluşarak noktalıyoruz.

PROST! (Sağlığınıza!)

Fotoğraflar. Berlin Bira Festivali (İrem Nur Uzman arşivinden, 2022).

6.09.2022/5. Gün

Berlin’in Uçan Adaleti: Tempelhof Havaalanı

Sabah güneşin ilk ışıkları Tempelhof Havaalanı’nı aydınlatırken, farklı bir manzara ile karşı kaşıyasınızdır. Bisikletçilerin, yürüyüşçülerin ve paten kayanların hareketliliğiyle dolup taşan bu eski havaalanı, yaşam dolu pazar aktiviteleri için mükemmel bir mekân sunmaktadır.

Bisiklet sürmek isteyenler, uçak pistinde rüzgarla dans ederken hızlarını arttırmakta; yemyeşil alanlarda piknik örtülerini seren aileler, sevdikleriyle birlikte keyifli bir kahvaltı yapmanın tadını çıkarmaktadır. Uzaktan uzağa alana yayılan güler yüzlü insanlar, havaalanının geniş mekanında oyunlar oynamakta, frisbee atarak uçurtmalarını gökyüzüne yükseltmektedir.

Tempelhof Havaalanı’nı içinde bulunan eski terminal binası, kreatif pazar stantları ve yerel üreticilerin satış tezgahlarıyla canlandırılmış, çeşitli el işi ürünler, organik meyve ve sebzeler, antika eşyalar ve sanatsal eserler ile ziyaretçilere göz alıcı bir alışveriş deneyimi sunmaktadır. Müzisyenler ve sokak sanatçıları, havaalanının koridorlarında müziği canlandırarak etkileyici bir ses ve renk yelpazesi oluşturur. Tempelhof Havaalanı’nın geniş açık alanlarında koşan insanlar, yoga yapan gruplar ve sporcular, sağlıklı bir yaşam tarzının keyfini çıkarır. Gençler, kaykaylarıyla kayarak rampalarda akrobatik hareketler yaparken, paten kayanlar havaalanının geniş yollarında hızla ilerler.

Diğer taraftan bizim gibi son gününü burayı yaşamaya ayıranlar ve Berlin’le vedalaşmak zorunda olanlar için ne kadar doğru bir ziyaret seçeneği oluşturmaktadır, tartışılır.