Özge Türkü MertBy Özge Türkü Mert|13 Minutes

‘SEKA’; İzmit kentinin hiç ölmeyecek olan ruhu, canı, nirengi noktası, o eski büyülü alan…

Yazıya böyle methiyelerle başlamam boşa değil. İsmini ‘selüloz’ ve ‘kâğıt’ kelimelerinin birleşiminden alan SEKA; İzmit’i kendi halinde küçük bir şehir olmaktan çıkararak büyük bir ‘Sanayi Kenti’ne dönüştüren oldukça önemli bir alandır. Bu alan günümüzde bahsi geçen güzellemelerin aksine ‘çöküntü alanı’ tabiriyle ele alınmakta ve son zamanların gündemini oldukça meşgul etmektedir. Günümüzde ‘çöküntü alanı’ olarak anılmasının sebebi, gelişen teknoloji ile SEKA’nın zarar etmeye başlaması ve hayata tutunamayarak 2005 yılında kapatılmasıdır. Bu tarihten sonra SEKA bakımsız bırakılarak yalnızlığa terk edilmiştir (Şekil 1).

Şekil 1: SEKA’nın değişimini gösteren üç dönem (SEKA Dokümantasyon Merkezi Arşivi, 2019).

SEKA’yı tamamıyla anlatan sınırlı kelime sayısında bir yazı yazmak neredeyse imkânsız. Çünkü bugünün İzmit’i yüzyıllar önce bu alanla can bulmuştur. Sanmayalım ki SEKA, bünyesinde bulunan kâğıt fabrikaları ile öne çıktığı için halka sadece iş kaynağı oldu. Aksine bölgeyi ekonomik olarak kalkındırmanın yanı sıra sosyal ve kültürel açıdan da geliştirdi. Eğitim, sağlık, din, kültür, eğlence ve spor gibi pek çok konuda hem çalışanlarına ve ailelerine hem de çevre halka hizmetler sundu (Şekil 2).

SEKA yaşadığı dönemde iş oldu, aş oldu, eğlence oldu, sağlık oldu, kültür oldu, gelecek oldu; şimdi ise geçmiş oldu, tarih oldu, miras oldu.

Bize düşen de bu önemli mirası korumak ve ona sahip çıkmak, hak ettiği değeri vermektir.

Şekil 2: SEKA’nın 1999-2005 yılları arasında bünyesinde barındırdığı çeşitli işlevlerdeki yapılar (SEKA Dokümantasyon Merkezi Arşivi, 2019).

Bu yazı ile SEKA’nın üstündeki mimari mirastan ziyade altında yatan diğer bir miras değeri olarak arkeolojik çalışmaları değerlendirmek istiyorum. Zira geçmişi korumanın en önemli yolu onu çok iyi tanımaktır. İzmit’in belleği olan SEKA’yı tanımak ise görünenin ötesini tanımaktan yani arkeolojik potansiyelini anlamaktan geçmektedir.

İzmit yüzyıllar boyu farklı isimlerle farklı uygarlıklara ev sahipliği, hatta başkentlik yapmış olan çok katmanlı palimpsest bir kenttir (Şekil 3). Bu durum geçmişten günümüze kentte birçok arkeolojik çalışma yapılmasına sebep olmuştur.

Şekil 3: İzmit’in tarihsel kronolojisi (Özge Türkü Mert tarafından Diploma Projesi için üretilmiştir, 2022) [6].

Yapılan çalışmalar sonucu SEKA ve çevresinde arkeolojik izlere rastlanmıştır. Kentin, SEKA’nın bulunduğu alanda kurulduğu ve gelişmeye başladığı sonucuna ulaşıldığında ise arkeolojik çalışmalar tesis alanında yoğunlaştırılmıştır. Tarih Bilimci Onur Şahna’nın (2021) İzmit üzerine yazılan seyahatnamelerde yer alan gravürleri restore edip yeniden çizerek oluşturduğu gravürler, eski haritalar ve çizimler çakıştırıldığında boyutları tam olarak belirlenemese de SEKA’nın altında saray, agora, hamam, tapınak ve tersane yapılarının; SEKA ile kent merkezi arasındaki geçiş alanının altında tapınak, hamam, tiyatro ve hipodrom yapılarının; kent merkezinin altında sunaklı yol ve saray yapılarının; SEKA’nın kuzeydoğusunda bulunan Orhan Mahallesi’nin altında ise saray ve antik tiyatro yapılarının bulunduğu tespit edilmiştir (Şekil 4). Bu tespitler SEKA’nın yüksek arkeolojik potansiyelini açığa çıkarmış ve geçmişten bugüne yapılan tüm arkeolojik çalışmaların incelenmesini gerektirmiştir.

Şekil 4: SEKA alanı ve çevresinde olduğu tespit edilen eski dönem yapılarının harita üzerine işaretlenmesi (Özge Türkü Mert tarafından Diploma Projesi için üretilmiştir, 2022) [6].

İzmit Gravürleri

Gravür 1: “Nicomedia (İzmit) 1745”, İllüstrasyon: Charles de Peyssonel, Restorasyon ve Renklendirme: Onur Şahna,2013 Gravür Açıklaması: A) Saray (IV. Murat’ın yaptırdığı Saray-ı Hümayun). B) Tersane Düzlüğü. C) İskeleler ve Dükkanlar. D) Bahçeler ve Diocletianus Sarayı’nın Kalıntıları. E) Orta Macar Kralı Thököly İmre’nin de gömüldüğü Ermeni Mezarlığı. F) Rum Mezarlığı. G) Hipodrom’un yer aldığı sanılan çayırlık. H) Aziz Panteleimon Manastırı. İ) Diocletianus ve Galerius döneminde Hristiyanların hapsedildiği sanılan yıkıntılar. K) Yakınında kale burcu kalıntılarının bulunduğu tepedeki camii. L) Şehir Surları. M) Pertev Paşa (Yeni Cuma) Camii. N) Günümüzde SEKA alanı.
Gravür 2: Tarih Bilimci Onur Şahna’nın İzmit gravürü (Şahna, 2004).
Gravür 3: Tarih Bilimci Onur Şahna’nın İzmit gravürü (Şahna, 2005).
Gravür 4: Tarih Bilimci Onur Şahna’nın İzmit gravürü (Şahna, 2009).
Gravür 5: Tarih Bilimci Onur Şahna’nın İzmit gravürü (Şahna, 2013).

SEKA’da Yapılan Arkeolojik Çalışmalar

SEKA’da yapılan ilk kapsamlı arkeolojik çalışmalar 1939 yılında İkinci Kâğıt Fabrikası’nın temel kazıları sırasında birtakım tarihi kalıntılara rastlanmasıyla başlamıştır. Kâğıt fabrikalarının kurucusu olan Mehmet Ali Kağıtçı, temel kazılarının başına geçerek kazıları izlemiş, daha fazla kalıntı bulunması üzerine Dr. Friedrich Karl Dörner’i alanda çalışma yapmak üzere davet etmiştir [1];[2].

Şekil 5: Dörner’in 1941 yılında SEKA antik kazı çalışması yaptığı alanların ve sonraki yıllarda SEKA’da arkeolojik yüzey taraması yapılan alanların çakıştırılması (Özge Türkü Mert tarafından üretilmiştir, 2022) [6].

İkinci Kâğıt Fabrikası’nın temel kazıları yapılırken kazının doğu kısmında (Fotoğraf 1) birtakım paralel duvar kalıntılarına rastlanmıştır. Dörner (1941), bu kalıntıların bir yerleşim yeri ve pazar alanı olabileceğini belirtmiştir (Şekil 6) [3].

Fotoğraf 1: Dörner’in SEKA İkinci Kağıt Fabrikası temel çukurunun doğusundaki kazı çalışmaları, 1939 (SEKA Dokümantasyon Merkezi Arşivi, 2019).
Şekil 6: Dörner’in SEKA İkinci Kağıt Fabrikası temel çukurunun doğusunda yaptığı kazıda bulduğu yerleşim alanı ve Pazar olduğu düşünülen alanın planı [1].

İkinci Kâğıt Fabrikası’nın temel kazılarının batısında ise antik temel duvarları, çeşme, kuyu kalıntıları, tabanı büyük mermer levhalarla kaplı bir avlu, avlunun güneyinde ve batısında sütun kaideleri ile sütun tamburlarına rastlanmıştır. Bu kaidelerin ve tamburların sütunlu bir portiko ya da sütunlu bir avluya ait olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca taban döşemesinin altında bir çeşme ile bağlantılı olabileceği düşünülen kanallar tespit edilmiştir. Birinci Kâğıt Fabrikası buhar türbininin temel kazılarında Roma Dönemi’ne ait olduğu düşünülen duvar kalıntılarına rastlansa da bölgede devam eden inşaat çalışmalarından dolayı yeterli çalışma yapılamamıştır. SEKA’nın kuzeyinde yapılan çalışmalarda ise bir hipokaust sistemi (Fotoğraf 2), antik mezarlıklar, su kanalı yolları, konut yapısına ait olduğu düşünülen taş ve tuğla duvar kalıntıları tespit edilmiştir. Ayrıca çömlekler ve sütun başlıkları gibi elemanlara da rastlanmıştır (Şekil 8) [4].

Şekil 8: Buluntuların harita üzerindeki yerlerinin işaretlenmesi (Özge Türkü Mert tarafından üretilmiştir, 2022) [6].

Birinci Kâğıt Fabrikası’nın güneybatısındaki lojmanlar bölgesinde yapılan çalışmalarda da birtakım duvar kalıntılarına (Fotoğraf 3) rastlanmıştır. Bu kalıntıların antik dönem şehrinin duvarları olduğu düşünülmektedir. 2003 yılında Kocaeli Arkeoloji Müzesi tarafından bu alanda kapsamlı bir çalışma yapılmış, arkeolojik kazılar gerçekleştirilmiş ancak çok fazla bilgi edinilememiştir. Günümüzde kazı alanı halen görülebilir [5].

Fotoğraf 2: Dörner’in SEKA alanının kuzeyindeki hipokaust kazısı, Fotoğraf 3: Lojmanlar bölgesindeki antik şehir duvar kalıntıları [5].

Bölgede yapılan arkeolojik çalışmalar sonucunda yalnızca mimari kalıntılar elde edilmemiştir. Ayrıca tam plastik heykel parçalarına, büstlere, herme başlıklara, kabartma ve kabartma parçalarına, heykel parçalarına sikkelere, araba aksam ve apliklerine de rastlanmıştır [5].

Fotoğraf 4 ve 5: SEKA alanında yapılan kazılardan çıkan büstler [2].

Çalışmalar sonucunda lojmanlar bölgesindeki antik şehir duvarı kalıntılarının olduğu bölge birinci derece arkeolojik sit alanı olarak; SEKA 3.derece arkeolojik sit alanı olarak tescillenmiştir.

Günümüzde SEKA’ya Bakış

Son yıllarda SEKA’yı izleyen gözler ikiye ayrılmış durumdadır. Bir tarafta Türkiye’nin farklı kentlerinden çeşitli alanlarda üretim yapan mimarlık ofisleri yer almaktadır. SEKA’yı yalnızca rant sağlayacak bir rekreasyon alanı olarak değerlendiren, arkeolojik potansiyelini yok sayarak, proje üreten.. Fakat mimarlık çok çizmek değil; farkında olarak çizmektir. Zaten ne geliyorsa başımıza biraz da bu ‘farkındalık eksikliği’nden gelmiyor mu? Türkiye’nin en önemli arkeoloji müzelerinden biri olan Kocaeli Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret oranındaki düşüklük bunun en güzel örneğidir. Kâğıt üretimi ruhunu korumak için Kâğıt Müzesi’ne dönüştürülen 1.Kağıt Fabrikası’nı günde kaç kişi ziyaret etmektedir, neden büyük umutlarla yeniden işlevlendirilen bu yapı SEKA’yı biraz olsun canlandırmaya yetememiştir? Hatta belki birçoğumuz İstanbul Arkeoloji Müzesi’nin en nadide parçası olan Roma İmparatoru Diokletianus’ın başının SEKA’dan çıkarılan muhteşem bir eser olduğunu bu yazı ile birlikte öğrenmekteyiz. Hâl böyle olunca rant takibinde olan yatırımcılara sahipsiz bırakılmış bir arkeolojik miras alanı sunulmaktadır.

SEKA’yı izleyen kesimin diğer tarafında ise ‘yeni proje çizilmesin, alan tamamıyla kazıya açılsın’ diyen korumacılar yer almaktadır. Bu durumda ise alanın bilinçsizce kazıya açılması ve gereksiz maliyete neden olacak uzun bir süreç ile karşı karşıya kalınması söz konusudur.

Oysaki, her iki uçta da yer almayıp ‘korumacı gözle yeni proje üretmek’ ve SEKA’yı deniz ile kent arasına örülmüş bir duvar olmaktan kurtarıp kente kazandırmak en doğru süreç yönetimini sağlayacaktır. Hiçbir veriye dayanmayan bilinçsiz kazı çalışmaları başlatmak yerine bu zamana kadar yapılan tüm arkeolojik çalışmalar değerlendirilmeli, yeni arkeolojik çalışmalar yapılmalı ve tüm çalışmalar sonucunda arkeolojik potansiyelinin olduğu tespit edilen bölgeler projelendirme alanı değil, kazı alanı olarak belirlenmelidir. Belirlenen kazı çalışmaları tutarlılık ve titizlikle yürütülerek SEKA’nın altındaki hazine ortaya çıkarılmalıdır. Plansız kazılar arkeolojik mirasımızı korumak yerine ona zarar vermektedir. Tıpkı, bir zamanlar kent gündemini oldukça meşgul eden Orhan Mahallesi’nin altındaki antik tiyatronun ortaya çıkarılmaya çalışılması gibi. Ne halk ikna edilebildi, ne korumacılar uzlaşabildi, ne de proje bütçesi karşılanabildi. Hevesle başlanıp yarım kalan projenin sonunda geriye kendi haline bırakılmış bir antik tiyatro ve mahalle kaldı.

Nasıl Olmalı?

Arkeolojik kazı çalışmaları sürerken alanın canlılığının sağlanabilmesi için yapılacak yeni binalar, yıkılan fabrika binalarının izleri tespit edilerek bu izler üzerinde kurulmalıdır. Çünkü kâğıt fabrikası makineleri oldukça büyük ve ağır makineler olduğundan bu makinelerin yerleştirilmeleri için fabrikaların inşa edildiği dönemde derin kazılar yapılmış olması bizi kâğıt üretimi yapılan fabrika yapılarının altında arkeolojik kalıntıya ulaşılamayacağı sonucuna ulaştırmaktadır. Bu sebeple yeni yapıların taban izleri belirlenirken bu alanların dışına çıkılmamalı, arkeolojik miras yok sayılmamalıdır. Bununla birlikte mevcut kâğıt fabrikaları ve ayakta kalan diğer SEKA yapıları da restorasyon çalışmalarından sonra yeniden işlevlendirilerek alan tümüyle yaşatılmalıdır. Bir yandan arkeolojik mirasımız ortaya çıkarılırken, bir yandan halkın kazı çalışmalarını takip edebilmesi sağlanmalı ve alanda vakit geçirebileceği yeni işlevler eklenmelidir.

Sonuç olarak SEKA’nın ne altını bırakalım ne de üstünü. Çünkü onlar göremediğimiz parçaları olsa dahi birbirlerinden asla ayrılamayacak bir bütün. Bir elmanın iki yarısı gibi…


Kaynaklar

[1] Öce, U. (1950). Mehmet Ali Kağıtçı. İstanbul: Duygu Matbaası.

[2] Dölen, E. (2015). Dünyada ve Türkiye’de Kağıtçılığın Tarihçesi. Kocaeli: SEKA Kağıt Müzesi Yayınları.

[3] Köse, B. (2005). İstanbul’daki Endüstri Mirası İçin Koruma ve Yeniden Kullanım Önerileri. Doktora Tezi. İstanbul Teknik Üniversitesi, İstanbul.

[4] Zeyrek, T.H., Asal, R. (2004). İzmit (Nikomedeia) Seka-Fabrikası Buluntuları 2003 Yılı Çalışmaları Ön Raporu. T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü 22. Araştırma Sonuçları Toplantısı. 1, s.1-10. Konya: T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları.

[5] Taylak, E.K. (2019). Kocaeli Seka 2. ve 5. Kağıt Fabrikaları’nın Koruma Sorunları ve Yeniden Kullanımı. Yüksek Lisans Tezi.

[6] Mert, Ö. T. (2022). SEKA Kağıt Fabrikaları’nı Yeniden İşlevlendirme Projesi, Diploma Projesi. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü, 2021-2022 Eğitim Yılı, Bahar Dönemi.