Yeryüzündeki tüm canlıların yaşamları için çeşitli yararlar sunan ormanlar, doğanın çok önemli bir parçasını oluşturmaktadır. Ormanlar farklı büyüklükteki ağaçların hakim olduğu, bitki örtüsü taşıyan, toprak altı ve toprak üstünde yaşayan canlıları barındıran, asli ve tali orman ürünlerinin üretimine olanak sağlayan, iklim ve su rejimi üzerinde etkisi olan yaşam alanlarıdır. Ülkelerin hem ekonomik hem de sosyal yaşamları adına büyük önem arz eden ormanların; temiz hava, çevre sağlığı, görsel zenginlik, toprağı koruma, iklimi iyileştirme ve su rejimini düzenleme gibi başlıca hizmetleri sağlayabilmeleri orman alanlarının iyi bir şekilde korunmasıyla mümkündür.

Ülkemizin orman varlığı, 22.740.297 hektar ile ülke yüzölçümünün yaklaşık %29.2’sini kaplamaktadır. Orman alanları, canlı ve cansız faktörlerin etkisiyle çok sayıda tehlikeyle karşı karşıya kalmaktadır. Usulsüz ağaç kesimleri, tarla açma, çevre kirliliği gibi insan eylemleri veya rüzgâr, fırtına, çığ, kar, don, yüksek sıcaklık, yıldırım gibi abiyotik orijinli faktörler de ormanlarımıza zarar vermektedir. Ormanlara zarar veren bu etkenler arasında yer alan yangınlar, Türkiye ormanlarının sürekliliğini tehdit eden faktörlerin de başında gelmektedir. Orman yangınları, açık alanlarda meydana geldiğinden serbest yayılma eğilimindedir ve ormandaki tüm varlıkların yanıp yok olmasına sebep olan zararlı bir faktördür. İçinde bulunduğumuz süreçte Türkiye’nin yanı sıra dünyanın birçok ülkesinde de (Yunanistan, ABD, Kanada, Rusya, İtalya, Romanya, Fransa, İspanya vb.) orman yangınlarıyla mücadele edilmektedir. Orman yangınlarının sıklıkla çıktığı, yayıldığı ve büyük oranda zarara yol açtığı dönemler; yangın sezonu olarak tanımlanmakta ve ülkemizde uzunluğu 2-8 ay arası olmak üzere coğrafi bölgelere göre değişiklik göstermektedir. Türkiye’de çıkan orman yangınlarının yaklaşık %1-10’unun doğal nedenlerden kaynaklandığı (yıldırım) ve başlıca etkenin büyük oranda insan unsuru olduğu görülmektedir.

Türkiye’de hemen her yıl, yangın sezonlarında çeşitli nedenlerle (dikkatsizlik ve ihmal, kasıt, kaza, nedeni bilinmeyen, doğal vb.) meydana gelen orman yangınları bakımından, Akdeniz ve Ege’nin ülkemizin en riskli bölgelerinden olduğu bilinmektedir. Bu yıl özellikle adı geçen bölgelerdeki orman alanlarında farklı noktalarda başlayan çok sayıda yangın çıkmış ve yangınlardan bazıları büyük yangınlara dönüşerek orman alanları yanı sıra yerleşim yerleri için de büyük bir tehlike oluşturmuştur. Manavgat, Marmaris ve Milas’taki orman yangınları afet halini almış; önemli oranda maddi ve manevi kayıplar yaşanmıştır. Bu bağlamda ülkemizde orman yangınları tehlikesi ve yangınların en az zararla atlatılabilmesi için, hangi önlemlerin alınıp uygulanması gerektiği ile bu konuda Türkiye’nin yangın koruma ve savaş organizasyonunun faaliyetlerini kısaca açıklamak gerekmektedir.

Orman yangınları genel olarak mineral toprak tabakası ile ağaçların tepeleri arasındaki kısımlar dikkate alınarak; toprak, örtü ve tepe yangını olarak çeşitli türlere ayrılır. Bunlardan örtü yangını ve tepe yangını ülkemizde görülmekte olup, özellikle tepe yangını bu türler arasında en tehlikeli olan, çok hızlı ilerleyerek yayılan ve büyük yangınlara neden olabilen bir yangın türüdür.

Yangının davranışı çıkan bir yangının onu etkileyen tüm faktörlerin bileşkesi altında nasıl bir seyir göstereceğini ifade eden bir terimdir. Orman yangınlarının davranışlarını; yanıcı maddeler, hava halleri ve arazi yapısı (topoğrafya) etkilemektedir. Çıkan bir orman yangınında hava hallerinden özellikle rüzgârın şiddetindeki anlık değişimler yangının seyrini önemli bir şekilde etkilemektedir. Bu nedenle rüzgâr, orman yangınlarının büyümesinde etkili faktörlerin başında gelmektedir.

Orman yangınlarının söndürülmesi maddi olanak, eğitim ve organizasyon konularıyla ilişkilidir. Yangınların çıkış anından yangın amiri yönetiminde kontrol altına alınmasına kadar, tüm çalışmaların titizlikle uygulanması gerekir. El aletleri (balta, kürek, testere, tırmık, gürebi, kazma, çapa vb.), kara araçları (arazöz, su ikmal aracı, iş makineleri, arazi araçları, binek araçları vb.) ve hava araçları (uçak, helikopter, insansız hava araçları vb.) yangın söndürme çalışmalarında kullanılan araç ve gereçlerdendir. Orman yangınlarının söndürülmesinde doğrudan müdahale, dolaylı müdahale (paralel metot, karşı ateş, doğal seyrine bırakma) ile işçi organizasyon yöntemleri kullanılmaktadır. Orman yangınlarıyla başarılı bir mücadele; yer ve hava gücünün birlikte kullanılmasını ve etkin şekilde koordinasyonunu gerekli kılmaktadır. Orman yangınlarının söndürülmesinden sonra idari işler (kroki, tutanak, hasarat raporu, yangın sicil fişi düzenlenmesi) ve teknik işler (üretim, ağaçlandırma, koruma çalışmaları) gerçekleştirilmektedir.

Türkiye’de mevcut istatistiklerin incelenmesiyle, insan unsurunun ormanın yangından korunmasına yönelik bir problem olarak karşımıza çıktığı görülmektedir. Bu nedenle, orman yangınlarının özellikle adet olarak azaltılmasında genel önlemler yanında; halkın eğitimi ile halk ve orman ilişkilerinin düzenlemesine yönelik uygulamalar önemli bir yer tutar. Türkiye’de yangın koruma ve savaş organizasyonu tarafından yangın çıkmadan önce, yangın esnasında ve yangın söndürüldükten sonra; silvikültürel önlemlerin alınması, yangın emniyet yol ve şeritleri, yanıcı maddenin azaltılması, haberleşme ve ulaşım konularında çalışmalar sürdürülmektedir.

Ülkemizde ormanların korunması konusu yasal önlemlerle de güvence altına alınmıştır. 1982 tarihli Anayasamızın 169. maddesinde “Devlet, ormanların korunması ve sahalarının genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır. Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz. Bütün ormanların gözetimi Devlete aittir. Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz. Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir. Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edinilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz. Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez. Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel ve özel af çıkarılamaz. Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz” ifadeleriyle ormanların korunması ve geliştirilmesine değinilmiştir. Bununla birlikte; yürürlükte olan 1956 tarih ve 6831 sayılı ‘‘Orman Kanunu’’nun 68-76. maddeleri, orman yangınlarının önlenmesi ve ormanların korunmasına yönelik hükümleri içermektedir.

Bütün bu açıklamalardan anlaşılacağı üzere dünyanın birçok ülkesinde olduğu gibi ülkemizde de ormanların yangınlara karşı korunması bir zorunluluktur; alınan önlemler yanında toplumun bilinçlendirilmesi ve eğitimi gereklidir. Yangınlar dolayısıyla tahrip olan orman ekosistemlerinde olumsuz etkilerin ortadan kaldırılması için uzun yıllar geçmesi ve çok yönlü bir çaba harcanması gerekmektedir. Orman yangınlarının yol açtığı zararlar ile küresel ısınma ve iklim değişikliğini ilişkilendiren görüşler de bulunmaktadır. Dünya ölçeğinde olduğu gibi ülkemizde de orman yangınları konusundaki çalışmaların gerekli teknoloji, bilgi ve deneyimler aracılığıyla sürdürülmesi; orman yangınları tehlikesine karşı alınan mevcut önlemlere katkı sağlayacaktır.


Ali Küçükosmanoğlu, İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Orman Entomolojisi ve Koruma Anabilim Dalı’nda “Türkiye Ormanlarında Çıkan Yangınların Sınıflandırılması ile Büyük Yangınların Çıkma ve Gelişme Nedenleri” adlı doktora tezini 1985 yılında tamamlamıştır. İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Orman Fakültesi’nde; orman yangınları, orman koruma, bitki koruma, yaban hayatı, afet kültürü, orman entomolojisi konularında ulusal ve uluslararası bilimsel faaliyetlerde bulunmuştur. Orman mühendisliği bilim alanında Doçent olarak akademik çalışmalarını sürdürmektedir.