Bugün dünden daha kalabalığız. Giderek artan bu nüfus hayatımızın her noktasında bizi etkilediği gibi pek istemesek de sıkışık dokularda yaşamaya itiyor. Bu da bazı insanların alışkanlıklarını değiştirmesini gerektiriyor. Sanırım bunu en iyi pandemi döneminde anlayabildik. Belki de daha önce üzerinde pek durmadığımız ama pandemiyle birlikte hayatımızı baştan aşağı değiştiren bir kavramla karşılaştık: “Sosyal mesafe.” Bu kavram yeni değil elbette. Bir anda yaşadığımız alanların darlığından bahseder olduk. Halbuki bu süreç çoktan başlamıştı. İnsanlar aradığı sınır ortamını bulamayınca veya yeterli gelmeyince sürekli yer değiştiriyorlar. Ya yer değiştiremeyen kesim ne yapıyor dersiniz? Yaşadığı alandaki sosyoekonomik ortamda ona dayatılan alışkanlıklarına uyum sağlamak zorunda kalıyor. Şanslıysa iyi tasarlanmış konutlarda yaşamaya hak kazanıyor. Şanslı olmayan da şansını şehrin merkezinden uzak yerlerde arayarak deniyor. Mimarlık iki kesimin de ihtiyaçlarına cevap vermek zorunda. Biz değişiyoruz, mimarlık değişiyor. Artık yapıları büyüğünden küçüğüne her detayıyla tasarlamak yerine nüfus artışına ve değişen dünya düzenine bağlı olarak insanların talepleri ön planda tutulmakta. Artık mimarlar tasarıma verdikleri ağırlığı mekân ve sıkışık doku bozukluğuna vermek durumundalar.

Eskiden mimari tasarımlarda daha serbest olunabilirken şimdilerde daha az zamanda daha çok yapı üretmek adına mimarların çok da üretken ve farklı tasarım arayışı içinde olduklarını düşünmüyoruz. “Nüfus artışından dolayı konutlara duyulan talep artınca daha küçük metrekarelerde konutların inşasına neden oluyor. Yapılan tasarımlarda bu küçültülen mekânların daha fonksiyonel, daha verimli değerlendirilmesinin amaçlanması gerekiyor [1].” Mimar, bu noktada tamamen soruna yönelik çalışmak zorunda kalıyor. Kendi tasarım yöntemlerini veya estetik kaygıları bir kenara bırakıp önceliği bu soruna veriyor. Örneğin Frank Lloyd Wright’ın Şelale evine bakalım. Cephesinden malzemesine, formundan büyüklüğüne kadar her detayı mimarın kendi kaleminden özgürce çıkmış bir eser görürüz. Ancak günümüzde bu çeşit bir mimarlık yapmak çoğu zaman mümkün olmamakta. Elimizdeki alana en optimum çözümleri bulmak üzerine çalışmaktayız. Mimarlık tasarım ağırlıklı olmaktan, çözüm odaklı olmaya doğru evriliyor.

En temelinde insan olarak hepimizin hayatında büyük değişimler oldu. Hiç beklemediğimiz anlarda alışkanlıklarımızı kökünden değiştirecek olaylar yaşamaktayız. Bugün pandemiydi, yarın başka bir sorun olacak. Belki hiç beklemediğimiz bir iklim krizi kapımızı çalacak. O noktada daha çevreci ve sürdürülebilir çözümlere odaklanıyor olacağız. Mimarlık mesleği değişen tüm şartlara ayak uydurarak ilerlemeli. Bizler de kendi kaygılarımızdan arınıp insan ve çözüm odaklı düşünmeliyiz. Belki hızlı nüfus artışından dolayı ileride çok daha küçük metrekarelerde yaşamaya alışmak zorunda kalacağız. İnsan psikolojisi bu hızlı değişimlerden büyük ölçüde etkileneceği için bunu mimari çözümlerle hafifletmeye çalışacak. Şartların daha iyiye gitmeyeceğini öngörebiliyorsak bunu mimari olarak ele alıp elimizdekinin en iyisini yapmak zorundayız. Tüm kurallar değişecek, tasarım yöntemlerimiz değişecek. En sonunda baktığımızda mimarlık, insan odaklı olmak zorundadır. İnsandan bağımsız, yapı odaklı düşünülemez. İnsan ve toplum ne kadar değişirse mimarlık da aynı ölçüde evrilerek tüm sorunlara çözüm arayacaktır.


Kaynaklar

[1] Gündoğdu, N. S. (2019). Nüfus Artışına Bağlı Olarak Yaşam Alanı Değişimi: Dar Alanlı Konutlar, Yüksek Lisans Tezi, Maltepe Üniversitesi.


Gizem Nur Büyükkara Gözü, mimarlık eğitimini 2020 yılında Nuh Naci Yazgan Üniversitesi’nde 1.lik ile tamamladı. 2019 bahar döneminde Macaristan’da Pecs University’de Erasmus programında bulundu. Eğitim sürecinde birçok workshop etkinliğine katıldı. Mimarlık dışında illüstratör olarak da kendini geliştirmiş, bu sektörde de freelance çalışmaktadır.

Sait Gözü, mimarlık lisans eğitimini 2019 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde Muammer Onat Diploma Projeler Ödülü ile aldığı proje ile tamamladı. Eğitim sürecinde birçok BAP projelerinde ve workshop etkinliklerinde bulunmuştur. 2019 yılında “Prestij Aks ve Odakları Kentsel Tasarım Atlası Projesi”nin araştırma ekibinde yer almıştır. Meslek hayatına ‘Kültürel Miras ve Koruma’ alanında devam ederek restorasyon proje ofislerinde halen çalışmaktadır.