Güzin KonukBy Güzin Konuk|6 Minutes

Kentlerimiz geleceğimizdir; oysa ki bizler kentsel gereksinimlerimizi ölçeklendirmek adına günümüzde kentsel yapılanmaya yönelmekte; yenilikçi ve yaratıcı çözümler üretmek yerine gelecek adına inşaat bazlı standart yaklaşımlara dayanmaktayız. Kent ve planlama giderek kentsel tasarıma ilişkin tüm gereksinimleri unutmakta, beklentileri imar planları ile emsal ve kat yüksekliği gibi tekdüze çözümlerle standartlaştırmaktadır. Tüm bu gelişmeler ve yönelimler yaşadığımız ortamı özellikle de gereksinimlerimizi yalnızca inşaata dayalı olarak okunan birer test alanına çevirmiştir. Acı bir gerçek olarak tüm bu süreçte deprem bölgesinde yalnızca yer bilimcileri izleyerek ve yıkılan yapıları inşa edenleri lanetleyerek betonun acımasızlığını izledik.

Kente yeniden bakmak için -ne yazık ki- deprem ve onca insanımızın kaybı tüm konut stokumuzun yerle bir olması gerekmemeliydi. Bu bağlamda kentlerimize standart çözümler üretmek yerine sorunlara geniş kapsamlı bakmak ve stratejik düşünerek yeniden ölçeklendirmek hepimizin görevidir.

Kentler, özde inşa edilen yapıların toplamından çok daha önemli ve özellikli değerler taşırlar; onlar ortak bellek ve kültürümüzün bir yansımasıdır. Bu nedenledir ki yapılar kadar kentsel bütüne bakmak önemlidir. Varoluşumuzun kentsel yaşamımızda tüm bunlardan daha büyük ve zengin olduğunu unutarak, yine yalnızca standart ve dayanıklı yapılara hızla yönelinmemelidir. Yapıların yanı sıra kentsel yaşamı da yeniden düşünmek ve biçimlendirmek gerekir.

Günümüzde tüm bu ortam ve gelişmeler 4. Endüstri Devrimi olarak tanımladığımız 2023’de gerçekleşirken bizler kentsel laboratuvarımızı bu kez kimliksiz alçak katlı yapıları deneyerek tüketmek için kullanmamalıyız. Kentlerimizi/geleceğimizi yeniden bir kentsel laboratuvara dönüştürmek yerine planlama sürecinde kenti kentsel tasarım ile buluşturarak yerin ruhunu yeniden sorgulamalıyız.

Yalnızca konut üretmek yerine hızla stratejik düşünmeli kentlerimizi konutla değil insanla buluşturmalı; insan odaklı düşünerek bölgesel-kentsel-mahalle ve tekil yapı akışı içinde anlamlandırabilmeyiz. Yapılandırdığımız bu dönüşüm olgusunu, planlama – tasarım ve kentli üçlemesi ile yeniden değerlendirmeli, dünya deneyimlerini sınamalı, seçeneklerde yeniliklere yönelmeli, bütünsel gelişmelerin mekânsal stratejik yansımalarını yeniden organize etmeliyiz.

Stratejik olarak yukarıdan aşağıya doğru bölgesel, kentsel, mahalle, yapı adası ve konut ölçeklerinde çözüm üretmek adına bir akış ile katmanlar/çözüm modeli tartışılmalıdır. Amaç, planlama sürecini kullanmak ve hatırlatmak, önceliklerin planlamadan öte böylesine acil bir durumda mekânsal gelişme stratejileri ile bakılabilmesini sağlamaktır. Bu doğrultuda, yukarıdan aşağıya doğru, planlama sürecinde kentsel tasarımın rolü ve yenilikçi çözümleri, beş katmanda ele alınabilir:

1. Katman: Genius Loci (Yerin Ruhu)
Planlama ve kentsel tasarım adına yerin ruhu unutulmayarak, her kademede karakter alanları ve kimlik mekânları tanımlanmalı ve deprem bölgesini özgün kılacak nitelikte çalışmalar ve bakış vurgulanmalıdır.

2. Katman: Bölgesel Ölçek; Büyük Deprem Bölgesi
Planlama süreci; stratejik olarak büyük deprem bölgesi özgün bir bölge olarak tanımlanmalı ve çalışılmalı, akıllı sistem altyapısı oluşturulmalıdır.
Kentsel tasarım; büyük deprem bölgesi bölgesel görünebilirliği, ilişkili peyzajı, imgesel strüktürü, kültürel strüktürel sarmalı okunabilir kılınarak kentsel tasarım çalışmaları geliştirilmelidir.

3. Katman: Kentsel Ölçek; Kentsel Bölgeler
Planlama süreci; stratejik olarak kentsel bölge, kent-kır dayanışması ile birlikte bir planlama bütünü olarak ele alınmalı, mekânsal gelişme stratejileri çalışılmalıdır.
Kentsel tasarım; kentsel bölge ölçeğinde karakter ve kimlik alanları tanımlanmalı, deprem sonrası gelişme adına öncelikleri belirlemek için üç katmanda -ekolojik / mekânsal / toplumsal olarak- mekânsal gelişme stratejileri şeması oluşturulmalı, kentsel tasarım rehberleri hazırlanmalıdır.

4. Katman: Alt Ölçek; Mahalle Ölçeği
Planlama süreci; planda mevcut kentsel doku içinde mahalleler yeniden tanımlanmalı, mahalle ölçeğinde yaşam kalitesi belirleyicileri saptanmalıdır. Özellikle mahalle ölçeğinde yapıların durumu (iyi ve sağlam, ayakta az hasarlı, hasarlı, yıkık) olarak gösterilmeli, nüfus ve aile yapısı, iş ve çalışma durumu, sağlık durumu, donatılara erişebilirlik tespit çalışmaları ortaya konmalıdır. Deprem sonrası ele alınacak öncelikli mahalleler bu altlık sentezi üzerinde görünebilir kılınmalıdır.
Kentsel tasarım; öncelikli olarak tespit edilen mahallelerde kentsel tasarım konsept şeması oluşturulmalı, yere özgü karakter alanları ve kimlik mekânları tanımlanmalıdır. Öncelikli mahallede yoğunluk, yapı yükseklik politikası, merkezlilik, hareketlilik, geçirgenlik, çok işlevlilik, yeşil, kamusal ve özel mekânlar ilişkisi tanımlanmalıdır.

5. Katman: Yapı Adası ve Konutlar
Planlama süreci; bu aşamada öncelikli yapı adası için yapılanma koşulları belirlenmelidir. Özellikle kamu-özel işbirliği için kontratlar oluşturulmalı ve katılım boyutu unutulmamalıdır. Merkezi yönetimin alanda kurduğu Büyük Deprem Bölgesi ofisi kentsel dönüşüm adına yatırımların ve mal sahipliliğinin koordinasyonunu yapabilir (o yapı adasında yaşamış olan mahallelilerin en az % 50’sinin aynı yerde, yapı adasında konuşlanmalarını sağlamak).
Kentsel tasarım; ortaklıklar çerçevesinde hazırlanan kentsel tasarım ve projeleri tanıtılmalıdır. Projeler konutlar ve tipolojik çeşitliliği, sokak tasarımı, kamusal ve özel mekânlar, kimlik ögeleri, karma işlev durumu (yaratılan ofis m2), erişilebilirlik, yapı kalitesi gibi ortak değerler adına açık sergilenerek kullanıcı görüşü alınmalıdır.

Planlama süreci içinde kentsel tasarım çözümlerini yere özgü bir model ile genious loci (yerin ruhu) kavramsal yaklaşımı üzerinden sunmak önemlidir. Bu sayede, deneyimlerin ve derin düşünsel yapının gerekliliği hatırlanacaktır. Genius Loci için mekânın kentsel ve kültürel kimliği, ortak bellekteki izleri, bu izlerin istikrarı-sürekliliği, zaman içinde de belleğin gelişimini anlamak demektir. Bu dönüşümün oluşturduğu Genius Loci ile mekânın anlam dili, sürdürülebilir gücü yeni deneyimlerle yenilenen ümitleri de içinde taşır.