Sinem ÖzgürBy Sinem Özgür|8 Minutes

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin 140. kuruluş yılı sebebiyle 2022 yılı boyunca bir dizi etkinlik düzenlenmekte. Bu kapsamda, 3-24 Nisan 2022 tarihleri arasında Mimarlık Bölümü öğrencilerine yönelik çevrimiçi ortamda “Temsilin Fikri, Fikrin Temsili: Mimari Portfolyo Atölyesi” gerçekleştirildi. Profesyonel veya akademik içerikte çok sayıda başvuruda bulunacak mimar adaylarının mimarlık kavramına yaklaşımlarını ve üretimlerini özgün bir biçimde ifade edebilmelerine destek olmak amacıyla sürdürülen atölyede Tolga Sayın, Ece Postalcı, Ahmet Korfalı, Zelal Öztoprak, Pınar Gülpınar ve benim dahil olduğum bir yürütücü grubu vardı. Burada atölye sürecinde sürdürülen çeşitli anlatım tekniklerini ve portfolyonun doğasına ilişkin tartışmaları paylaşmak istiyorum.

İlk oturumda temsil kavramını, bir tasarımın fikrinin temsil edilmesinin olanaklarını, bir bireysel ifade aracı olması konusunu, Platon ve Sokrates’ten itibaren gerçeklik ve varlık kavramlarından bağımsız tartışılamadığını aktaran MSGSÜ Mimarlık Bölümü’nden Tolga Sayın’ın açılış sunuşu ufuk açıcı oldu.

TOBB Üniversitesi Mimarlık Bölümü’nden Zelal Öztoprak, tasarımcının kimliğini nasıl aktarabileceğine odaklandığı sunuşunda bir portfolyonun diğer portfolyolardan ayırıcı özelliklerin neler olabileceğini anlattı. Öztoprak, “mimarlık”ın neresinde durulduğu, mimarlık kavramının nasıl tanımlandığı ve bunların aktarımının önemini vurguladı. Bu bağlamda sadece görsel olarak etkili, eldeki tasarımın artarda sunulduğu görsel temsiller değil, ayırt edici özelliklerin ve mimar/tasarımcı kimliğinin özgün açılarının vurgulandığı bir yaklaşımın önemi de vurgulanmış oldu. Belirli bir zaman diliminde, belirli bir amaç için, beceri ve yetenekleri performans ile ilişkili olarak gösteren, sistemli, gelişim/süreç/sebep-sonuç gibi akışkan ve ilişkisel bir odakta hazırlanabileceği üzerinde duruldu. Bu noktada portfolyonun hazırlanışında mimar adayının kendine sorması gereken içkin ve döngüsel bir durum olan en önemli sorunun “Vermek istediğim mesaj ne?” olduğu sorusu önemli idi. Son olarak bir portfolyoda “belgeleme” yerine “yansıtma” yaklaşımını oluşturabilmek için Öztoprak, toplama, seçme, yansıtma, geleceğe yönelme ve bağlantıları aktarma aşamalarından oluşan bir yol haritası önerdi.

Resim-1: Zelal Öztoprak’ın mimar adaylarına portfolyo için önerdiği yol haritası.

Atölyede ilk gün seminerlerini takiben katılımcıların “Pecha-Kucha” ve “Sessiz Sunum” yöntemleriyle bir fikrin temsilinin deneyimi amaçlandı. Yaklaşık iki yıldır tasarımlarını COVID-19 pandemisi sebebiyle çevrimiçi ortamda anlatmak durumunda kalan mimar adayları genellikle yaratıcı ifadeleri güçlendirmek için kullanılan bu iki alışılmadık sunum yöntemi ile farklı bir bakış açısı denemiş oldular.

Pecha-Kucha 2013 yılında Japonya merkezli mimarlık ofisi olan Klein-Dytham Mimarlık tarafından tasarımcıların daha aktif bir biçimde fikirlerini anlatabilmesi için geliştirdikleri bir yöntem. Japonca’da “gevezelik, çene çalma” anlamına gelen pecha-kucha 20 adet görselin 20’şer saniyeden oluşan anlatımlarla aktarılmasından oluşuyor. Genellikle, her bir görselin tek tek sıralanarak zaman ve görsel sınırlaması olmadan üzerinde uzun süreler konuşulan bir alışkanlığa sahip mimar adayları, tanımlı sürede tasarımlarını, bir kitabı veya bir filmi aktarmaya çalıştılar. Pecha-Kucha sunuşlarında en önemli tartışma ve farkındalık az ve öz ifadenin son derece zor bir olgu olduğu ve bunu gerçekleştirebilmenin ise çok zaman gerektirdiği üzerine oldu. Bu noktada iletilmek istenen mesajın hazırlanması kadar onun aktarımı ve anlaşılmasının da aynı ölçüde tartışmalı olduğu en belirleyici konu oldu.

Resim-2: Pecha-Kucha sunumlarından örnekler (Ekin Akca, Kerim Çelik).

Daha sonraki oturumda sunumlar bu kez sessiz sunum tekniği ile yapıldı. Bu noktada da üretilen görsellerin aktarılmak istenen senaryo/hikâye bağlamında ifadeli olabilmesi gerekliliği ortaya çıktı. Katılımcıların mimari üretimlerinin kavramsal yaklaşımlarını aktarmalarının yanı sıra, izlenen bir serginin veya görülen bir filmin aktarımının da yapıldığı sunuşlarda izleyicilere aktarılan mesajların oldukça karmaşık, çok boyutlu, yoruma ve çağrışımlara açık, ancak öte yandan dilsel ifadeden yoksunluğu sebebiyle de anlaşılması zor olabileceği üzerine yapılan tartışmalar oldukça ufuk açıcı idi.

Resim-3: Sessiz sunum örnekleri (İrem Mert, Kerim Çelik)

Katılımcılar, görece alışılmışın dışındaki bu iki farklı anlatım tekniğiyle anlatıcının anlattığından ziyade izleyiciye ulaşabilen mesajın önemi, tanımlı ve görece kısıtlı bir süre ve sayıdaki imajla bir fikri veya yaklaşımı anlatmanın olasılıklarını denemiş oldular. Bu noktada birbirinden ayrışan iki yöntem olarak dilsel ifadenin yazılı veya sözel etkilerindeki farklı olasılıkları deneyimlemiş oldular. Bu bağlamda bir temsilin fikri ve fikrin temsilinin karşılıklı olarak birbirini beslemesinden söz edilebilir oldu.

Daha sonraki oturumda, MSGSÜ Mimarlık Bölümü’nden Ahmet Korfalı, bir mimari portfolyonun içeriğine yönelik sunuşunda foto-realistik görselleştirmelerden ziyade süreci anlatan, soyut ifadelere sahip, “maket görünümünde” üç boyutlu görselleştirmelerin renklendirme, ışık tanımı, sahnenin bakış açısı gibi taktiklere dikkati çekti. Bir portfolyonun nihai versiyonunun neredeyse hiçbir zaman oluşamayacağını, tekrar tekrar yapılabilecek, güncellenecek ve eklemeler yapılabilecek şekilde oluşturulmasının önemini çeşitli örneklerle vurguladı.

İngiltere’de mimarlık ve tasarım çalışmalarını sürdürmekte olan Pınar Gülpınar ise temsil kavramının tarihsel dönüşümünü örneklendirdiği sunumunda sadece mimarlık alanının değil, sanatın da temsil ve gerçeklik kavramlarını sıklıkla konu edindiğini aktardı. 18. yüzyıl Venedik Okulu ressamlarından Guardi ve Caneletto’nun resimleriyle örneklediği kent tasviri olgusunda; “kurgu sahneler” kavramından, Frank Lloyd Wright’ın kendi portfolyosu ve Zaha Hadid’in izleyiciyi merakla takip ettiren imajlarına kadar uzanan geniş bir yelpazede temsil kavramını tartıştığı sunuşu ufuk açıcı bir diğer anlatım oldu.

Sonraki oturumlarda mimar adayları mimarlık eğitimleri boyunca geliştirdikleri tasarımlarını, kişisel gelişim/üretim gösterdikleri alanlardaki işlerini bir portfolyo formatında hazırladılar. Dijital veya basılı bir içerik hazırlamanın, basılı olması durumunda baskı teknikleri, bunların bir araya getiriliş teknikleri ile ilgili detaylar ve olasılıklar paylaşıldı. Eldeki malzemenin çokluğu ve genellikle farklı dersler kapsamında hazırlanmış olması malzemenin ortak bir dil ile yeniden üretilmesi gerekliliğini gösterdi. Bu malzemenin tümünün peş peşe sıralanarak aktarılmasının bir mimari portfolyo olarak anlamlı olamayacağı, bunların belirli bir yaklaşımla yeniden değerlendirilebileceği vurgulandı.

Peki tüm bu oturum ve farklı sunuş teknikleri sonucunda portfolyolarını “tamamlayan” mimar adayları söz konusu oldu mu? Bu soruya hem evet hem de yanıt olarak cevap vermek ve bir tartışma oluşturmak istiyorum. Zira atölye çalışmaları katılımcının sonuç ürün odaklı olmak yerine yaratıcı ve geliştirici bir sürece dahil olmasını destekler. Öte yandan, mimari portfolyo sonlanması çok mümkün olmayan açık uçlu bir üründür. Bir mimar adayının günümüzün hızlı dönüşen üretim/tüketim alışkanlıkları ve bilgi ortamlarının her an her yerde erişilebilir yapısında kendi özgün tasarım anlayışını fark edilir şekilde veya yeterince anlaşılır bir biçimde aktarmasının zorluğu apaçık bir gerçeklik. Bu bağlamda bir mimari portfolyonun kim için, hangi senaryoda, ne zaman, dijital mi, basılı mı, sözel mi, sessiz mi, görsel mi, hangi içerikte olacağı sorularına yanıt vermek ve bir portfolyoyu hızlıca sonuç elde edecek şekilde üretmek kısa erimde çok da kolay görünmüyor. Bu nedenle Temsilin Fikri-Fikrin Temsili: Mimari Portfolyo Atölyesi’ni portfolyonun sürekli gelişim ve değişime açık olma ihtiyacını gerektiren tüm olası süreçlerden sadece bir parçası olarak değerlendirmek ve bu karmaşık sürecin gerçekliklerini yaratıcı bir atölye sürecinde tartışmanın oldukça heyecan verici olduğunu belirtmek isterim.


Lisans (2009) ve yüksek lisans (2011) eğitimlerini İTÜ Mimarlık Bölümü’nde tamamladı. Doktorasını (2019) yine İTÜ’de Mimari Tasarım Programı’nda “Bir Mimesis Olarak Mimarlık ve Emsal Bilgisi” tezi ile tamamlayan Özgür, mimarlık kuramı alanında mimarlıkta mimesis ve emsal kavramları, temsil, mimarlık bilgisi üzerine araştırmalarını sürdürmektedir. 2010 yılından bu yana MSGSÜ Mimarlık Bölümü’nde görev yapmaktadır.