“Dünyada Modernite sonrası gelişen güçlü dinamikler kesin işlevlerle sınırlandırılamayacak, amaç odaklı olmayan, toplumsal çeşitliliğin mekanlarını yaratmıştır. Bu mekanlar, genellikle yeniden işlevlendirme süreçleri yoluyla sürekli olarak yeni kullanım programlarına tabidir. Bu tipolojideki mekanlar sabit işlevli mekanlar durumundan ayrılarak eşik (liminal) mekanların değişken anlamlar sistemine dahil ‘ara mekanlar’ olma potansiyeli taşırlar.”
Spatial Design for new typologies of places: in-between urban spaces. Giovanna Piccinno, Elisa Lega

Gün geçtikçe yoğunlaşan XXI. yüzyıl kent dokusu içinde sınırları ve işlevleri tanımlı alanların dışında kalan, sabit sınırları olmayan, farklı zamanlarda farklı işlevlere sahne oluşturan ara mekanlar, iç ve dış mekânlar arasında esnek ve geçirgen eşik mekânları oluştururlar. Kentsel ara-mekânlar kimi zaman kendiliğinden gelişen kimi zaman da bir program çerçevesinde, karşılaşmaların, sanat aktivitelerinin alanı olarak sosyal ve mekânsal deneyimlere olanak tanırlar. Ara mekanların kullanım dinamiklerinin, içinde bulundukları kentin zihinsel imajını oluşturmaya ve sürdürülebilir kılmaya önemli katkıları olduğu söylenebilir. Kentsel mekânların kentliler arasında iletişim ve aktarım alanlarına dönüşmesinde kuşkusuz sanatsal oluşumların ve sanatsal deneyimlerin önemli bir yeri vardır.

Kent mekânlarında uygulanan enstalasyon sanatı da kentsel yaşamla sanatı bir araya getiren, içinde bulunduğu mekâna özgü, üç boyutlu olarak kurgulanan farklı tekniklerle özgür bir yaratım alanı yaratan bir sanat türü olarak karşımıza çıkar.

KENTSEL BİR DENEYİM OLARAK ENSTALASYON SANATI

Enstalasyon sanatı, çeşitli teknik ve malzemelerden oluşturulabilen ve çeşitli yerlerde kurularak uygulanan bir sanat biçimidir. Bu sanatın eserleri çok zaman bulunduğu yere göre tasarlanırlar ve anlam kazanırlar. Yerleştirildiği yerin görsel ve mekânsal algısını değiştirerek/vurgulayarak yeni deneyimlere olanak tanırlar.

Resim, heykel, sinema ve diğer görsel sanatlarda izleyici, sanat yapıtlarına dışarıdan bakarken enstalasyon sanatı izleyicinin hareket ettikçe değişen perspektifini kullanır. İzleyici eserin içine girer, orada yer alır, hatta katılır; “baş kahraman” haline gelir. Böylelikle mekân ve olay boyutu devreye girer.

Giderek daha sıklıkla sanat dünyasında yer alan enstalasyonlar, sanatın müzelerden çıkması süreciyle paralel olarak gelişmiş sokak sanatlarının bir biçimi olarak kentsel mekânda yer almaya başlamıştır.

Kentsel mekândaki enstalasyonlar, kentin mekânsal algısını değiştirirler ve yaşayanlar için ortak bir deneyim oluştururlar. Kentsel mekânda geçici olarak yer alıyor olsalar da bu enstalasyonlar toplum olma ve onun bir bireyi olma duygusunu güçlendirirler. Farklı kesimlerden insanlar arasında sohbet başlatıcı ve bağlantı noktası olarak hizmet ederler. İnsanların kendilerini özdeşleştirebildikleri ve gurur duyabildikleri, toplumsal bellekte yer tutan ikonik simgeler haline gelirler. Sonuç olarak farklı yaşam biçimlerinin birlikte yaşandığı kent hayatı ile etkileşim içine girerek kentlilik kültürünün yaratılmasına ve sürdürülebilmesine imkân verirler.

KIRMIZI TOP PROJESİ

Kırmızı top projesi “Dünyanın en uzun soluklu sokak sanatı çalışması” olarak kabul edilen, 2001 yılından bu yana 38 şehirde uygulanmış bir kentsel enstalasyon projesidir. (https://redballproject.com/cities/)

Projenin tasarımcısı sanatçı Kurt Perschke 4,5 metre çapında 113kg ağırlığında kırmızı topun yerleştirileceği noktaları seçebilmek için bir yıl önceden seyahat edip kenti keşfettiğini anlatıyor. Kırmızı Top, bir ya da iki hafta boyunca her gün kentin değişik yerlerinde şişirilerek yerleştiriliyor. Perschke, kentin içinde topun yerleştirileceği alanların seçiminin de sanat eserinin yaratılmasının sürecine dahil olduğunu söylüyor.

“Kırmızı Top Projesi”, [1].

Enstalasyon sanatının gücü top yerleştirildikten sonra ortaya çıkıyor. İnsanlar topla ilişki kurarak bir performans yaratmış oluyorlar ve yukarıda değindiğimiz gibi sanat eserinin “baş kahramanı” haline geliyorlar. Kurt Perschke bunu “Top yalnızca bir nesnedir, performans ise mekân ve izleyicinin ona katılmasıdır” diye ifade ediyor.

KIRMIZI TOP; ARA MEKÂN

Kırmızı topun yerleştirildiği yerlere göz attığımızda, yer seçimlerinin eşik mekanlarında olduğunu görüyoruz: geçitler, girişler, köprüler, giriş holleri, giriş saçakları, merdivenler, rampalar, arkadlar, durak saçakları vb.

Herman Hertzberger, eşik mekânları “ara mekânlar” ya da “şeyler arasındaki yaşanabilir mekânlar” olarak tanımlıyor. Bu ara mekanlarda iç ve dış mekân arasındaki sınırlar flulaşıyor ve birbiriyle örtüşerek hem görsel hem de fiziksel geçiş yaratıyorlar.

Top yerleştirildiği boşlukta/aralıkta kaldığı süre boyunca kentsel mekânda bir dönüşüm yaratarak farklı bir mekân algısına olanak tanıyor. Böylelikle kentin arada kalan, limitleri çok da net olmayan ve üzerinde oluşan hareketle işlevi ve anlamı devamlı olarak yeniden tanımlanabilecek mekanlarında bir katalizör işlevi görüyor. Kırmızı Top kent kurgusu içinde düğüm/çözülme, geçme/durma noktalarına vurgu yaparak kent yaşamını etkiliyor. Bu da enstalasyon sanatının yazının başında söz edilen “yerleştirildiği yerin görsel ve mekânsal algısını değiştirerek/vurgulayarak yeni deneyimlere olanak sağlamak” tanımını doğruluyor.

KIRMIZI TOP LAUSANNE’DA

Kırmızı top 3-9 Temmuz 2013 tarihleri arasında Lausanne’da 7 sitte yer almıştır.

Bu sitlerden “Rolex öğrenme merkezi” haricindeki 6 tanesinin, şehrin topoğrafyasında ve buna bağlı olarak tarih içinde gelişmesinde önemli bir rol olan Flon vadisi etrafında veya onunla bağlantılı olduğunu görüyoruz.

Kırmızı top Lozan’da / 3-9 Temmuz 2013, [2].

TARİH İÇİNDE FLON VADİSİ

Tarih içinde Flon Vadisi, [3,4,5].

Orta çağda Lausanne şehri yukarıda, tepe üstünde Flon ve Louve nehirleriyle sınırlanıyor. Louve daha sonra, Flon’la birleşiyor; Flon önce Leman gölüne paralel bir vadi içinden gidip Flon vadisini oluşturuyor ve daha sonra yön değiştirerek göle akıyor. (üç boyutlu maket filmi için: (https://www.epfl.ch/schools/cdh/lausanne-time-machine/fr/lausanne-time-machine/)

Bu vadi nedeniyle tepeden göle doğru kesitte ilginç bir profil ortaya çıkıyor: vadi, en tepe noktadan göle inen doğal çizginin içinde bir çukur oluşturuyor. Bu boşluğu aşmak için tarih içinde inşa edilen değişik merdivenler, köprüler, köprü-binalar şehre alışılmadık bir boyut getiriyorlar.

Önceleri bu vadide nehrin etrafında bağcılık yapılıyorken 1740 civarında, Mercier ailesi tabakhane kurmak için buraya yerleşiyor. XIX. yüzyılda endüstriyel gelişmenin başlamasıyla birlikte kereste fabrikaları ve yeni tabakhaneler ekleniyor ve sonucunda nehir kirleniyor.

1832’de bir kolera salgınında, halk sağlığına tehdit oluşturması nedeniyle nehir yer altına alınıyor.

1844’de vadiyi aşıp şehri diğer tarafa bağlayan ilk köprü olan Büyük Köprü açılıyor.

1877’de açılan ve göl kenarını yukarıdaki Lausanne şehrine bağlayan Ouchy-Lausanne füniküler hattı yapılırken tünellerden çıkarılan toprak buraya getirilerek vadi düzlenip Flon kısa sürede ray sistemine bağlanıyor ve büyük vagonları ile hizmet veren depolar tarafından işgal ediliyor; önemli bir endüstriyel platform haline geliyor.

Bölgenin hızlı gelişimi, 1930’da binaların yerlerini ve büyüklüklerini belirleyen ve 1980’e kadar geçerliliğini koruyan bir planla düzenleniyor.

1950’den sonra raylara bağlı depolar endüstriyel sistem içinde gerekliliğini kaybediyor ve burayı terk ederek yerlerini zanaatkarlar, sanatçılar ve bürolara bırakıyor. Flon benzersiz, yaratıcı ve aranılan bir bölge haline geliyor.

Buradaki değişimi yönlendirmek amacıyla birçok proje geliştiriliyor, tartışılıyor.

Bunlardan bir tanesi de Bernard Tschumi’nin 1988’deki vadinin bir tarafını diğerine bağlayan köprü binalardan oluşan “Köprüler sehri” (Ponts-Ville) projesidir.

1999’da karar verilen planlama sonucunda XXI. yüzyılın ilk on yılında eski binaların tadilatları ve yeni inşaatlar birbirini takip etmiş ve sonucunda platform bu günkü kimliğine kavuşmuş; yeni bir yaşam, çalışma, yaratıcılık ve eğlence merkezine dönüşmüştür.

Flon Vadisi / Bernard Tschumi Projesi /1988, [6].
Kırmızı Top Flon Vadisi yakınında.

1. gün / BEL-AIR KULESİ MERDİVENLERİ – saat 13:30

1. gün > Bel-air merdivenlerinde, [7].

Bel-Air kulesi Flon’un kuzey doğusunda yamaçta yer alır.

İsviçre’deki ilk “gökdelen” olan bu bina, 1932 yılında mimar Alphonse Laverrière tasarımı üzerine Amerika’daki örneklerden esinlenerek inşa edilmiştir. Eğime oturan bina, kuzeyindeki Bel-Air meydanına göre 55 metre ve güneyindeki Flon’a göre 66 metre yüksekliktedir.

O dönemde Lozan’daki pek çok kişi, kulenin büyüklüğünün, Lausanne’in ilk kurulduğu tepe üstünde bulunan tarihi Katedral ile rekabet edeceğini düşüncesiyle yapımına karşı çıkmıştır. Kulenin altında, eğim içinde, Métropole konser ve gösteri salonu yer alır. Bina 2017 de sonuçlanan bir restorasyon sürecinden geçmiştir.

Kırmızı top birinci günde Flon’u yukarıdaki Bel-Air meydanına bağlayan ara mekân olan merdivenlerde yer almıştır.

2. gün / POLİTEKNIK FEDERAL OKUL “Rolex Öğrenme Merkezi”- saat 10:00

2. gün > Kırmızı Top Rolex Learning Center’da, [7].

Kırmızı balon ikinci günde Politeknik federal okulun kampüsünde yerleştirilmiştir.

İsviçre’de üniversiteler kantonlara, Zürih ve Lausanne’da yer alan iki politeknik okul ise federasyona bağlıdır. Uluslararası düzeyde iddialı bu okullar geniş bütçe ile desteklenmektedir.

1978’den itibaren Ecublens-Dorigny’de kurulmaya başlayan Lausanne kampüsünde, 2001 yılında bütün bölümler yerini bulmuş ve daha sonra eklenen yeni binalar sayesinde kampüs araştırmayla yakın ilişkili şirketlerin de bulunduğu önemli bir merkez haline gelmiştir.

Bu binalardan biri 2010’da açılan “Rolex Öğrenme Merkezi”dir. Kampüste hem simgesel hem birleştirici önemi olan binanın içinde kütüphane, toplantı alanları, çalışma, yeme, dinlenme ihtiyaçları için alanlar bulunmaktadır. Uluslararası davetli bir mimarlık yarışması sonucunda elde edilen Japon büro SAANA’nin projesine göre; doğal bir eğim gibi gelişen bina platosunun altında bir “ara mekân” bulunmaktadır. Bu ara mekân insanların karşılaştığı, toplandığı, eğlendiği büyük bir meydan niteliğindedir. İçinde “avlu” olarak anılan boşluklar ara mekânın doğal ışıkla beslenmesini ve iç-dış arasında görsel bağlantı kurulmasını sağlar.

Kırmızı top ikinci günde bu ara mekânda yer alarak kampüs hayatında ve ortak bellekte bir odak oluşturmuştur.

3. gün / CHAUDERON MEYDANI – saat 12:00

3. gün > Kırmızı Top Chauderon Meydanı’nda, [7].

Chauderon meydanı ve kavşağı Flon’un kuzey batısında, yukarıda, vadiyi geçen köprülerden biri olan Chauderon köprüsü kuzey ucunda yer alır.

Meydanda yer alan Ulise binası olarak anılan dairesel formlu bina Chauderon meydanının en önemli noktasıdır. Mario Botta ile birlikte “Ticino Okulu”nun ana temsilcilerinden biri olan mimar Aurelio Galfetti’nin (*1936) 1987 yılında kazandığı bir yarışmanın sonucu inşa edilmiştir. Program mağazalar, ofisler ve konutları içermektedir.

Temel geometrik hacimlerle plastik efektlerin sağlanması Ticino okulunun karakteristik özelliğidir. Bu binanın formu çevredeki, XX. yüzyıl başlarından kalma binalarla ve karşısında 1970’lerde inşa edilmiş, Flon’a setler halinde teras bahçelerle inme imkânı veren idari kompleks ile güçlü bir tezat oluşturur.

Meydanın ortasındaki 30 metre uzunluğundaki durak aşağıdaki metro, yukarıdaki meydan arasında bir ara mekân niteliğindedir.

Kırmızı top üçüncü günde durağın Ulise binası tarafında yerleştirilmiştir.

4. gün / SAINT-FRANÇOIS KİLİSESİ- saat 10:00

4. gün > Kırmızı Top Saint-François Kilisesi’nde, [7].

VII. Yüzyılda inşa edilen Saint-François Kilisesi Flon’un doğusunda yukarıda yer alır. Geçen yüzyılın başından bu yana etrafında inşa edilen postane, bankalar, büyük mağaza binalarıyla görkemli bir meydan oluşturur.

Kilisenin ana girişindeki portik, iç ve dış arasında bir ara mekân niteliğindedir.

Kırmızı top dördüncü günde bu ara mekânda yerleştirilmiştir.

5. gün / NAVIGATION MEYDANI- Ouchy – saat 12:00

5. gün > Kırmızı Top Navigation Meydanı’nda, [7].

Ouchy’de meydanın bulunduğu yer önceleri tekneyle gelen malların boşaltıldığı bir ekonomik ve endüstriyel merkez durumunda iken 1877’den itibaren mallar Ouchy’yi Lozan’a bağlayan fünikülere yüklenip Flon’da fabrikalara ulaşmaktadır.

Flon Vadisini endüstrinin tek etmesine paralel olarak, meydan, 1960’lardan itibaren otopark olarak kullanılır.

1995’de yapılan düzenlemelerle otopark yer altına alınır ve meydan eğlence için kullanılmaya başlanır.

Kırmızı top beşinci günde otoparka inen asansör ve merdivenlerin çıkışındaki ara mekânda yerleştirilmiştir.

6. gün / EUROPE MEYDANI – saat 14:00

6. gün > Kırmızı Top Europe Meydanı’nda, [7].

Bernard Tschumi’inin Büyük Köprü ve Chaudron köprüsü arasında yer alacak vadiyi ve iki yakayı bağlayan, içinde üniversite, konut, ticaret gibi değişik işlevde mekânları barındıran, dört köprü binadan oluşan, yukarıda sözünü ettiğimiz “Köprüler Şehri” projesi, uzun seneler tartışıldıktan sonra uygulanmamıştır.

Mimar Luca Merlini ve Emmanuel Ventura ile işbirliği içinde Bernard Tschumi, yalnızca 2001 yılında açılışı yapılan Flon Arayüzünü (yaya köprüsü, Europe meydanı, metro istasyonu ve demiryolu istasyonu) inşa etmiştir.

Kırmızı top altıncı günde Europe meydanını bir üst seviyeye bağlayan merdivenlere yerleşmiş, arayüzdeki insanların değişik açılardan görebildiği bir odak oluşturmuştur.

7. gün / RUMINE SARAYI- saat 12:00

7. gün > Kırmızı Top Rumine Sarayı’nda, [7].

XIX yüzyıl sonunda kamusal bir bina yapılması için Gabriel Rumine’in Lausanne şehrine bıraktığı miras ile, şehrin ilk kurulduğu tepenin iki tarafından akan Louve ve Flon nehirlerinin, bugün yeraltında olan Louve tarafında üniversite binası yapılmasına karar verilir.

1906’da açılan bina aynı zamanda şehrin ve kantonun bilimsel ve sanatsal koleksiyonlarına da ev sahipliği yapmış, müze olarak kullanılmıştır. Lausanne anlaşması burada imzalanmıştır.

Mimarisi evrenselci hümanizmin beşiğine bir gönderme olarak Floransa Rönesans tarzı, anıtsal sütunlar, pergolalar, sundurmalar ve çan kuleleri ile dikkat çeker.

Kırmızı top yedinci günde girişteki sütunların oluşturduğu ara mekânda yer almıştır.

Aşağıdaki sitelerden blog yazısına ilişkin detaylı bilgilere ulaşabilirsiniz.

https://redballproject.com/cities/

https://www.epfl.ch/schools/cdh/lausanne-time-machine/fr/lausanne-time-machine/

https://www.youtube.com/watch?v=LxxbbECorRs&t=245s&ab_channel=EPF

Yazarlar tarafından blog yazısına ilişkin önerilen makale: Piccinno G., Lega E., Spatial Design for new typologies of places: in-between urban spaces, Maggioli Editore, 2012

Bu metin, F. Kafescioğlu’nun MSGSÜ Mimarlık Fakültesi lisans programında yer alan ‘Mimaride Ara Mekân Kavramı’ seçmeli dersi kapsamında Nisan 2022 de, Dr. Duygu Okay Arıkök’ün katılımıyla gerçekleşen “Kentsel Mekânda Enstalasyon Sanatı-Kırmızı Top” başlıklı seminer esas alınarak hazırlanmıştır.


Kaynaklar

[1] https://redballproject.com/

[2] Guichet cartographique cantonal -Vaud https://www.geo.vd.ch/ (plan fonu için); https://www.lausanne.ch/ressources/diapos/culture/redball-2013/index.html

[3] https://flon.ch/fr/quartier/histoire/

[4] https://flon.ch/fr/quartier/architecture-design/

[5] https://hls-dhs-dss.ch/fr/articles/002408/2009-04-02/

[6] https://www.tschumi.com/projects/31

[7] https://www.lausanne.ch/ressources/diapos/culture/redball-2013/index.html


Dr. Duygu OKAY ARIKÖK
1987 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümünden mezun olmuş, 1988 -1998 yıllında aynı fakültede Bina Bilgisi Ana Bilim Dalı/Bina Bilgisi Bilim Dalında araştırma görevlisi olarak çalışmıştır. 1999’da yılında “Sekans kavramı ve mimari tasarımdaki yeri” adlı tez çalışması ile doktora derecesi ve 2006’da Cenevre Üniversitesi Mimarlık Entitüsü, Şehircilik ve Bölge Planlamasında yüksek lisans derecesi almıştır. 1998 yılından bu yana İsviçre- Cenevre’de mimarlık ve şehircilik çalışmalarını sürdürmektedir. İsviçre ve Türkiye’de mimari yarışmalarda dereceler almıştır.

Doç. Dr. Figen Gül ORÇUN KAFESCİOĞLU
1986 yılında Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümünden mezun olmuş, 1990 yılında aynı fakültede Bina Bilgisi/Mekân Organizasyonu Bilim Dalında başladığı akademik görevini halen sürdürmektedir. 2001 yılında mimari mekân ile insan davranışlarının etkileşimi alanında, yaşlı yaşam ortamlarında fiziksel mekânın yaşam memnuniyetine etkisi konusunda yaptığı tez çalışması ile doktora derecesi almıştır. 2016 yılında Doçent olan Kafescioğlu’nun çalışma alanları arasında mimari tasarım kuram ve yöntemleri, mimarlık ve çevre psikolojisi etkileşimi, yaşlı yaşam ortamları, kent morfolojisi, mekân kavramı ve mimarlık söylemi içindeki yeri ile Akademi’de mimarlık eğitimi ve hocalar gibi konular bulunmaktadır. Çeşitli ulusal ve uluslararası toplantılarda çalışma alanları ile ilgili sunum ve yayınları bulunan Kafescioğlu, bilimsel araştırma projeleri yönetmiş ve mesleki proje yarışmalarına katılarak dereceler almıştır.