İstanbul Kırsalı ile birlikte zamanın izini takip ediyoruz. İstanbul’un varlığının çoğunlukla kentsel alanlar üzerinden okunduğu günümüzde, bizler güncel koşullar karşısında varlığını sürdürmeye çalışarak direnen kırsal alanların sesini duyurma çabasına katkı sunuyoruz. “Direnme” kavramı bu noktada önemli bir kavram olsa da, aslında kırsal yaşamın doğası bize bir başka kavramı işaret ediyor: uyum. Kırsal, zamanın getirdiği değişimlere karşı yalnızca direnmekle kalmıyor, aynı zamanda doğayla, mekânla ve toplumla uyum kurarak varlığını sürdürmeye çalışıyor. Bu çalışma, İstanbul’un kırsal kimliğini koruduğu, korumaya çabaladığı ve kimi zaman koruyamadığı alanların belgelenerek arşivlenme sürecini kapsıyor.

Kırsal yerleşimlerin ne olduğuna değinmek, bu çalışmanın zeminini daha iyi kavramamızı sağlayacaktır. Kırsal alanlar; düşük ve çoğu zaman homojen nüfus yapısına sahip, doğayla uyumlu yaşam biçimlerinin sürdüğü, tarım ve hayvancılık gibi birincil ekonomik faaliyetlerin belirleyici olduğu dağınık yerleşimlerden oluştuğu için bu yerleşimlerde kentsel hizmetlere erişim sınırlıdır; eğitim, sağlık, ulaşım gibi alanlarda eksiklikler görülür. Ancak kırsalın eksiklikleri kadar güçlü yanları da vardır: topluluk duygusu kentten çok daha belirgin ve sahicidir. Kentlerde sıkça rastlanan anonimlik burada yerini dayanışmaya, tanışıklığa ve ortak yaşam pratiklerine bırakır.

Fotoğraflar: İstanbul kırsalı

Binlerce yıllık sosyo-kültürel ve ekonomik birikimin izlerini taşıyan köyler, aslında yaşayan birer tarih niteliğindedir. Geleneksel üretim biçimleri, gündelik yaşam alışkanlıkları, mekânsal düzen ve sözlü kültür unsurları, bu yerleşimlerin özgünlüğünü oluşturan temel katmanlardır. Tam da bu nedenle, kırsal alanların kimliklerini kaybetmeden geleceğe taşınabilmesi için belgeleme ve kayıt altına alma ihtiyacını hissettik. Fotoğraflar, videolar, röportajlar ve yazılı notlar, bu belleğin korunması için önemli araçlar haline geliyor.

Bu çalışmayı yürüten bizler; İstanbul’u bütünüyle anlamaya çalışan, merak eden, gözlemleyen ve deneyimlemeyi seven sakinleriz. Amacımız yalnızca köyleri yerinde görmek değil; mekânı, insanı, kültürü ve belleği bir bütün olarak kavramak. Kırsal alanların kentleşme baskısı altında giderek yok olma tehdidiyle karşı karşıya kalması, yalnızca mekânsal dokunun değil, aynı zamanda sözlü mirasın da geri dönüşsüz bir biçimde kaybolmasına yol açıyor. İşte bu kaygı, projemizin çıkış noktasını oluşturdu.

Özellikle İstanbul’un kuzeyi bu anlamda en çok etkilenen bölge diyebiliriz. Mega projeler ve büyük ölçekli yatırımların ağırlıkla bu bölgede planlanması, doğal yapının yanı sıra kültürel dokuyu da zorluyor. Ormanların, tarım arazilerinin ve su havzalarının yerini betonlaşmanın alması, köylerin özgün yaşam biçimlerini tehdit ediyor. Oysa kırsal yalnızca “kent dışı bir yerleşim” değildir; aynı zamanda kentin belleğinin bir parçasıdır. Köylerde yaşayan sözlü tarih, üretim teknikleri, geleneksel bilgeliğin kaybolması, İstanbul’un kendi bütünlüğünü ve kimliğini de zayıflatacaktır.

Fotoğraflar: İstanbul kırsalına mega proje etkileri.

Proje, İstanbul’un kırsal alanlarını yerinde ziyaret ederek kayıt altına alma fikri üzerine kuruldu. Saha çalışmalarında fotoğraf ve video çekimleri yapıyor, köy sakinleriyle sözlü görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Bu süreçte yalnızca mekânsal özellikleri değil, kırsalın gündelik hayatına dair ritüelleri, üretim biçimlerini, toplumsal ilişkilerini ve kültürel belleğini de belgeliyoruz. Gördüğümüz ve duyduğumuz her ayrıntıyı not alıyor, geleceğe aktarılabilecek bir arşiv oluşturuyoruz.

Fotoğraflar: İstanbul Kırsalı ekibinin dijital üretim örnekleri.

Toplanan bu belgeler, sahadan elde edilen gözlemlerle ve araştırma sonuçlarıyla birleşerek yazılı metinler ve görseller aracılığıyla kalıcı bir bellek haline geliyor. İstanbul’un kırsal alanlarının kaybolmadan önce kayda geçirilmesi, kentin bütüncül tarihini anlamak için de kritik bir rol oynuyor. Çünkü kırsal, İstanbul’un görünmeyen ama vazgeçilmez yüzü; kentin geçmişini ve geleceğini birbirine bağlayan bir köprü niteliğinde.


Beyza Karadeniz, 2025 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden mezun olmuştur. Kentsel dönüşüm, sosyal konut politikaları ve mekânsal dirençlilik konularında çalışmalar yürütmüş, Hamburg Hafencity Üniversitesi’nde Erasmus programına katılmış, bitirme projesi ödülüyle lisans eğitimini tamamlamıştır. Şu anda İstanbul kırsalı üzerine yürütülen bir arşiv projesinde araştırmacı olarak yer almakta; kırsal dönüşüm, yerel hafıza ve mekânsal süreklilik ilişkileri üzerine odaklanmaktadır.

İstanbul Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden 2025 yılında mezun olan Elif Su Aydoğmuş, kent ve kırsal arasındaki bellek katmanlarını kültürel miras ve tasarım ekseninde araştırır. Hâlihazırda kırsal temsiller üzerine bir arşiv araştırma projesinde bulunmaktadır. Lisans deneyimini kamu ve akademi ölçeğinde stajlarla ve çeşitli atölye katılımlarıyla pekiştirmiştir.

Elif Türker, İstanbul Teknik Üniversitesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nden 2025 yılında mezun olmuştur. Lisans eğitimi boyunca kentsel dönüşüm ve kent ekonomisi üzerine yapılan araştırmalara katılmıştır. Kent, kırsalın dönüşümü ve kültürü, bellek ve hafıza katmanları alanında araştırmalarını sürdürmektedir. Şu anda İstanbul’un kırsal beleğini araştıran ve belgeleyen İstanbul Kırsalı projesinin bir parçasıdır ve endüstriyel miras ve hafıza alanında çalışmalar yürüten bir kurumda çalışmaktadır.