Zeynep BakoğluBy Zeynep Bakoğlu|6 Minutes

Hayatın olağan akışında hepimiz bir yerlere yetişir, bakar ama çoğu zaman görmeyiz. Yüzeyler, sadece yürürken geçtiğimiz sessiz eşlikçiler oluverirler. Benim için bu durum farkında olmadan gelişen bir dikkat pratiğiyle kırıldı. Nerede olursam olayım bir sınıfta, bir otobüste ya da bir kaldırım kenarında bakışım belli bir noktaya takılırdı. Çoğu zaman başka kimsenin ilgilenmeyeceği yüzeyler, izler, çatlaklar ya da renk geçişleri… Başlangıçta rastlantısal gibi görünen odak lokasyonlarım, zamanla kendi içinde tekrar eden bir düzen oluşturdu. Bu farkındalık, kişisel bir alışkanlığın ötesine geçip bir yöntem hâline geldi. Zamanla kendi içinde sistematik bir yapıya dönüştü.

Odak (Lokasyon) Haritalamaları, bu kişisel dikkat pratiğinden yola çıkan ve kent yaşamında çoğu zaman gözden kaçan mikro düzeydeki görsel detaylara dikkat çeken bir yerleştirme ve belgeleme projesi. Kent içinde rastlantısal olarak karşılaşılan görsel kesitleri kaydetmek, yeniden üretmek ve onları kamusal alana geri entegre etmek üzerine kurulu. Aynı zamanda bireysel dikkat izlerini görünür kılarak, izleyicinin de bu dikkat izlerini takip edebileceği bir zemine dönüşür.

Odak Haritalama 1.

Süreç, fotoğraflarla başlıyor. Dikkatimi çeken detayları kent içinde yürürken ya da gündelik hareketin içindeyken çekiyorum. Bu detaylar genellikle bir duvar köşesi, bir kaldırım kenarı, paslanmış bir yüzey, çatlamış bir boya katmanı gibi hem mekâna ait hem de neredeyse kimliksiz olan yüzeyler. Sonrasında bu görüntüleri küçük kâğıtlara çizerek yeniden üretiyorum. Çizim süreci, fotoğrafın hızlı kaydetme işlevinin aksine, bakmayı yavaşlatan, detayları sindiren ve tekrar kuran bir üretim pratiği. Her çizimi ait olduğu mekâna, yani ilk görüldüğü noktaya geri yapıştırıyorum. Bu eylem hem bir müdahale hem de bir geri bırakma hâli taşıyor. İzleme ve iz bırakma arasında duruyor.

Her çizimin yanına bir QR kod yerleştiriyorum. Bu kod, o detayın dijital haritadaki konumuna açılıyor. Harita, bu odak noktalarının dağılımını görselleştiriyor ve izleyiciye kendi rotasını kurma imkânı sunuyor. Böylece proje yalnızca görsel bir envanter değil, aynı zamanda bedensel bir hareketi, yönelimi ve yön bulmayı da içeriyor. QR kodlar, statik bir yerleştirmeyi interaktif bir dolaşıma dönüştürüyor; bakılanı geçilenle, rastlananı aranılanla değiştiriyor.

Odak Haritalama 2.

Bu proje benim için kentle kurulan bakış ilişkisinin yeniden yapılandırılması anlamına geliyor. Görsel yoğunluk içinde silikleşmiş olanı çekip çıkarmak, sıradanı olağandışı yapmak ve geçip gitmeye alıştığımız yüzeylerde durmayı mümkün kılmak istiyorum. Bugünün kent deneyiminde, dikkat en az mekân kadar parçalanmış durumda. Bu yüzden bu projede dikkat, sadece gözle değil, yürüyerek, rota oluşturarak, tekrar ederek çalışan bir sistem. Kent, burada yalnızca bir zemin değil; izlerin, seçiciliğin ve unutulmuş detayların sahası.

Odak Haritalamaları, izleyiciden de benzer bir dikkat talep ediyor. QR kodları tarayıp detayın konumunu inceleyen, o koordinata ulaşmak için yürüyen herkes artık bu pratiğin bir parçası oluyor. İzleyici burada pasif değil; veriyi takip eden, gözlemi genişleten bir gözlemci.

Odak Haritalama 3.

Projenin önemli duraklarından biri, Suadiye Marmaray İstasyonu’nda karşılaştığım bir yüzeydi. İstasyonun bir köşesinde, soluk gri bir yapı üzerinde mor sprey boyayla yazılmış bir cümle dikkatimi çekti. Fotoğrafını çektim ve bu detayı evde kâğıt üzerine yeniden etüt ettim. Fakat kısa bir süre sonra aynı noktaya çizimi yerleştirmeye gittiğimde, yazının üstünün kapatıldığını fark ettim. Yüzey boyanmıştı. Ancak boya tümüyle örtücü değildi. Altındaki mor yazı hâlâ belli belirsiz seçiliyordu. Bu durum, gündelik hayatta karşılaştığımız görsel detayların ne kadar geçici ne kadar silinmeye müsait olduğunu gösterdi bana. Kamusal alan, sürekli yeniden düzenlenen, bastırılan ve temizlenen bir yüzey olarak işliyor. Her iz geçici; her müdahale, başka bir müdahale tarafından silinmeye açık. Bu projede yaptığım şey tam da bu geçiciliği belgelemek ve görünür kılmak. Görüp geçtiğimiz ama sonra yerinde artık olmayan detaylar, yalnızca fotoğraflarda değil, bellekte ve dikkat içinde varlığını sürdürebilir. O yüzden, kaydetmek kadar bakmak, iz bırakmak kadar iz sürmek de bu projenin temelinde yer alıyor. Mekâna yerleştirdiğim çizimler, tıpkı onlara ilham veren detaylar gibi geçici. Her biri dış etkilere açık; silinmeye, yırtılmaya, alınmaya ya da tamamen yok olmaya müsait. İzleyici, bu detayların yerini dijital haritada görse bile, gittiği noktada o çizimi bulamayabilir. Belki birisi söküp götürmüştür belki hava koşullarıyla silinmiştir belki de mekâna yapılan yeni bir müdahale onu kapatmıştır. Bu olasılık, projeyi sabit bir yerleştirme olmaktan çıkarıp zamana açık, kırılgan bir yapıya dönüştürüyor. Aynı zamanda bu geçicilik, dikkat pratiğini daha değerli kılıyor çünkü görülen her şeyin kalıcı olmadığını hatırlatıyor. Hafıza, yalnızca imgenin kendisiyle değil; o görüntüyle karşılaşmayı ummak, onu aramak ya da yerinde bulamamakla da kurulur.

Kentteki yüzeyler sürekli değişiyor; izler siliniyor, yenileri ekleniyor, bazıları görünmez hâle geliyor. Bu proje, bu geçici yüzeyler üzerinde kişisel bir dikkat pratiği geliştirme çabası olarak başladı. Ancak zamanla, yalnızca detayları belgeleyen değil; onları takip etmeyi, yeniden üretmeyi ve başkalarıyla paylaşmayı da içeren bir görsel hafıza önerisine dönüştü. İzleyicinin gördüğü kadar, bazen göremediğiyle de ilişkilenmesini mümkün kılmak; yalnızca bakmayı değil, iz sürmeyi de önermek bu çalışmanın merkezinde duruyor.


Zeynep Bakoğlu (d.2002,izmir), lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde 2025 yılında tamamlamıştır. Çalışmalarında kendi bedeni ve mikrokozmostan hareketle üretim yapar; özellikle mikro dünyalar üzerine yoğunlaşır. Akrilik boya, asit baskı, toz pastel, keçe ve örgü gibi farklı teknik ve malzemelerle çalışır. Kent, dikkat ve iz gibi kavramlar da pratiğinin önemli bileşenlerindendir. Hâlen DWS Interactive bünyesinde 2D game artist olarak üretimini sürdürmektedir.